36 yıl boyunca ilk günkü heyecanla görev yaparak Sinop’a hizmet vermekten mutluluk duyduğunu ifade eden Bülent Oktay, emekliliği boşa geçirilecek bir zaman dilimi olarak görmediğini ve üreterek yaşamaya devam edeceğini söyledi.
1960 yılında, babasının kamu görevi nedeniyle Kastamonu’nun Azdavay ilçesinde dünyaya gelen Bülent Oktay, çocukluk ve gençliğini yine babasının memuriyet görevi dolayısıyla Kastamonu’da geçirdi. Babasının emekliliğinin ardından ailesiyle birlikte Sinop’a yerleşen Oktay, lise eğitimini burada tamamladı. 1983 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden mezun olduktan sonra kısa bir süre ticaretle uğraştı.
Vitrin Haber muhabirleriyle keyifli bir röportaj yapan Bülent Oktay şunları söyledi;
“Görevi kabul ederken en önemli düşüncem kentimin yaşlılarına, çocuklarına, daha doğrusu özel gruplarına yardımcı olabilecek hizmetler yapmak, onun yanında da sevdalısı olduğumuz, Türkiye’de ve dünyada örneğine rastlanamayan güzellikte olan Sinop’a neler katabiliriz düşünceleriyle bu görevi kabul ettim. Görevin içine girdiğimde de her şey öyle hızlı gelişti ki göz açıp kapayıncaya kadar, aklınıza hayalinize gelebilecek her aşamada insanların hayatına dokunan bir hizmet kurumu olduğu için, onun içerisine girdiğinde girdap gibi beni çekti.
Çok güzel anılar yaşattığı için bu 36 yılı bu şekilde tamamlamış olduk.
“En büyük motivasyonum bir ütopyaya inanmak”
Birçok güzel projeler hayata geçti. En büyük projelerden birisi de Sinop’un çıkış yolu ve imar sorunu oldu. Bunlar keşke daha planlı yapılabilseydi. Her şey çok hızlı cereyan ediyor. 1980’lerdeki hızlı kentleşme, tüm kentlerde olduğu gibi Sinop’ta da büyük bir hızla oluştu. Bu oluşumda öyle durumlarla karşılaşıldı ki imar planları bile delinmek durumlarında kalındı. Kentin sahil kesimleri yüksek katlı binalarla örtüldü. Bunun dışında yeşil alanlar azaldı. Bunlar benim şahsi düşüncem olarak olmaması gereken şeylerdi.
Bunun dışında planlı, programlı hizmet yürütülebilecek oluşumların daha iyi bir şekilde olabileceğini düşünüyordum. Şimdi öyle teknikler var ki uzaydan her şeyi tespit edebiliyorsunuz. Öyle teknikler var ki yapay zekayı kullanarak bir sürü projeler hazırlayabiliyorsunuz.
Ben her zaman aynı düşüncedeyimdir. 36 yıldır aynı görevi yerine getirip bu işe dayanabilmenin en büyük motivasyonlarından biri, yapılabilecek şeyleri araştırmak ve tek bir ütopyaya inanmak. “Ne yapılabilir?” akıldan hiç çıkarmamak gerek. Üretmeden tüketmek olmaz. Bizim büyüklerimizden öğrendiğimiz en önemli şey bol bol okumak, bilgiyi artırmak, üretmek ve ondan sonra tüketmek.
“Üreterek yaşamaya devam edeceğim”
Ben bunu bir emeklilik olarak kabul etmiyorum. Çünkü hayat sürekli yeni şeyler gerektiriyor. Az önce de söyledim, üretmeden tüketmeye karşı bir insanım. Ben gidip de oturabilecek, hiçbir şey üretmeyecek yapıda bir insan değilim. Bunu da herkese tavsiye ediyorum.
Bol bol yeni şeyler öğrenmeye çalışacağım. Hayatta biriktirdiklerimi insanlarla sosyal ve siyasi yönden paylaşacağım. Onun dışında, Türkiye’nin en büyük sorunu olduğunu düşündüğüm tarım ve hayvancılık konusunda girişim yapmayı düşünüyorum. Üretmek, üretmek, üretmek. Hayatın içinde sürekli olmak.
Emeklilik yanlış anlaşılıyor bana göre. İşe gitmeyeyim, istediğim saatte şunu bunu yapayım… Bana göre emeklilik bu değil. Emeklilik, size verilen bir görevi bir yerde bitirip başka görevleri üstlenmek. Hiçbir zaman ölü zaman geçirme gibi bir düşüncem yok.
Kulakları çınlasın annem hep aynı şeyi söylerdi. “Artık yeter, biraz da kendine zaman ayır” derdi. Tabii emeklilikte kendime ve aileme ayıracağım zamanlar da olacak.