Kırk gün boyunca kılıcını bileyerek Hz. Ali (r.a)'ı öldürmeyi kendisine nasip etmesi için Allah-u Teala'ya dua eden İbni Mülcem gibi din adına, Allah adına kendi kardeşlerimizi harcadığımız ve sonuçta sadece Müslümanların kaybedeceği bir ahir zaman musibetine duçar olduk…
 
Kur’an-ı Kerim ayetlerini mızraklarımızın ucuna takarcasına her gün tivitlerle, videolarla, taglarla kardeşliğimizi katlediyoruz…
 
Büyük bir katliama dönüşen bir sosyal medya Kerbela’sının içine düştük. Elimizden, dilimizden Müslüman kardeşlerimizin payimal olmuş namusu, ırzı, haysiyeti, şerefi damlıyor. Ayet ve hadisleri bir kurşun gibi birbirimizin kafasına sıkıyoruz…
 
Kimsenin hatasından dönmesine fırsat tanınmadığı, her çıt çıkarının hain olduğu, hata edenin hatasını savunmaya mecbur bırakıldığı ve hatta elimizden gelse tevbelerin bile kabul edilmemesini şart koşacağımız bir kargaşayı büyütüyoruz ellerimizle…
 
Kudüs, Bağdat, Şam, Afrika… Tüm cephelerde hep birlikte uğradığımız hezimetin acısını kendi Müslüman kardeşlerimizden çıkarırcasına, tüm öfkemizi, kinimizi, cesaretimizi birbirimize yönlendirerek kendimizi kandırıyoruz…
 
Haklı çıkmak için harcayamayacağımız hiç kimsenin ve hiçbir değerin kalmadığı, haklı çıkanın ise yanılan kardeşinin izzetini, şerefini, haysiyetini, müsadere edebileceğine inandığımız vahşi ve acımasız bir süreci inşa ediyoruz…
 
Aynı hedef ve idealler uğrunda kardeşler topluluğu olarak çıktığımız bu yolda, ya Hz. Adem’in (A.S.) çocukları gibi kardeşlerimizi öldürmekten, ya da Hz. Yakup’un (A.S.) çocukları gibi kardeşlerimizi kuyuya atmaktan başka seçenek olmadığına inanmış görünüyoruz…
 
Aynı camide aynı Allah’a secde eden, aynı mitingde aynı sloganı atan, aynı Şubat’ta aynı zulme uğrayan, aynı Kudüs’e heyecanlanan, aynı Suriye’ye üzülen, aynı mazluma kurban gönderen, aynı garibe infak eden, aynı seherde aynı duayı eden Müslüman kardeşler olarak biz ne ara bu hale geldik…
 
Bir gün bu toz duman dağıldığında kılıçlarımızdan sadece kendi kardeşlerimizin kanının damladığını, dişlerimizin arasında sadece kendi kardeşlerimizin etinin olduğunu fark ettiğimizde çok geç olacak…
 
Bir gün yeniden birbirimize ihtiyacımız olduğunda bir caminin çay ocağında oturup hainlikle itham etmediğimiz dertleşecek tek bir Müslüman kardeşimizin bile kalmadığını fark ettiğimizde çok geç olacak…
 
Bir gün omuzlarımızda oluşan kul hakkı yığınlarını taşımayacak hale geldiğimizi fark ettiğimizde helalleşmek için çok geç olacak…
 
Bir gün kazandığımız zaferleri aslında uğrunda mücadele ettiğimiz değerleri kaybederek elde ettiğimizi anladığımızda çok geç olacak…
 
Bir gün tüm nasihatlere kulak tıkayan koltuk ve makam sahibi Müslümanların keşke bize nasihat edecek ve uyaracak bir kardeşimiz olsaydı diyecekleri gün, ya da nasihat etmek isteyen Müslümanların keşke şu koltuklarda bir kardeşimiz olsaydı diyecekleri gün çok geç olacak...
 
Bir gün koltuklarda ve makamlarda oturan Müslümanlarında büyük bir nimet olduğunu, onları uyaracak ve nasihat edecek Müslümanlarında büyük bir nimet olduğunu anladığımız gün çok geç olacak…
 
Bir gün hep birlikte kazanmadıkça aslında toptan kaybettiğimizi anladığımızda çok geç olacak…
 
Kardeşliğimizi kurtarmak için elimizde son fırsatımız Ramazan. Rabbim Ramazan’ı hürmetine bizi yeniden kardeş kılsın. Kardeş olamadıktan sonra kim kazanırsa kazansın hep birlikte kaybederiz. Kardeşlik yoksa zafer yok… Bereket yok… Afiyet yok… Huzur yok...