Çok değerli Sinoplu hemşehrilerim. Bundan sonra Vitrin Haber Gazetesi'nde köşe yazılarımla sizlere düşüncelerimi ve yazılarımı aktaracağım. Sürçü lisan eylersek şimdiden affola...

Sinoplular, İstanbul'da var olma mücadelesi veriyor ama bir türlü bu mücadelede başarıya ulaşamıyor. 

Aslında başarılı olmak için kendilerince bir mücadele içindeler fakat bu mücadelede 'egolar, kibirler, ihtiraslar, şovanizm, ön planda olmak, söz sahibi olmak' gibi duygular ön plana çıktığı için bir adım ileriye gidelim derken, iki adım geriye geliyoruz. 

Bir kaç örnekle izah edecek olursak eğer; "Sinop Dernekler Federasyonu (SİNDEF), Sinop İli ve İlçeleri Yardımlaşma Derneği (SİYAD), Sinoplu İş Adamları Derneği (SİAD), Tüm Sinoplu İş Adamları Derneği (TÜSİAD), Dikmen Dernekler Federasyonu (DİDEF), Sinop Boyabat Dernekler Federasyonu (BOYDEF), Sinop Dernekler Konfederasyonu (SİNKON), Tüm Sinop Dernekleri Federasyonu (TÜSİDEF)"...  Sanırım bir kaç dernek daha var ama konumuzu anlatmaya bu kadar dernek yeter de artar bile.

Sinop, Türkiye'nin en mutlu şehri seçildi.  Mutlu şehir olmasının sebebini, İstanbul'da yaşayan bir Sinoplu olarak, dernekçilikle uğraşmıyor olmalarına bağlıyorum. 

İstanbul'da yaşayan ve dernekçilikle uğraşan insanlara bakıyorum, dernek yönetimine kendisi girememişse  veya başkanlığını alamamışsa  hemen o derneğe küsüp, ayrılıyorlar. Biraz ekonomisi varsa eğer, küskün arkadaşlarını da alıp hemen yeni bir dernek kurabiliyorlar. Yukarıda yazmış olduğum derneklerin bir çoğu bu küskünlükler sonucu ortaya çıkmıştır. 

Evet insanlar, sivil toplum kuruluşları birlik ve beraberlik içinde olduğu zaman kendini mutlu ve güçlü hisseder çünkü birlikten kuvvet doğar. Doğar doğmasına da bu İstanbul'da yaşayan Sinoplular için geçerli değil. Güçlü olmamak için ellerinden gelen mücadeleyi sonuna kadar veriyor ve vermeye de devam edecekler gibi de gözüküyor. 

Hacı Bektaş-ı Veli'nin 'Bir olalım, iri olalım, diri olalım' dediği gibi birlikten kuvvet doğacağına inanıyor olsaydık eğer bu kadar dernek kurmaz, bir araya gelebilmek için mücadele verirdik. İstanbul'da yaklaşık 600 bin Sinoplu nüfusu var. Ama maalesef İstanbul'da bir tane Sinoplu Belediye Başkanı yok. Sinoplu derneklerin kendi tercih ettiği bir tane milletvekili de yok. Böyle giderse de hiç olmayacak gibi de gözüküyor. 

Egolarımızı, kibrimizi, nefsimizi, ihtiraslarımızı bir kenara bırakalım. Gelin el ele verelim, güç birliği kuralım. Çünkü bizler acıyı bal eylemesini bilen, birbirimize kenetlenmiş bir toplumuz. Bugün el ele, omuz omuza, gönül gönüle verelim yeter ki elde edemeyeceğimiz belediye de olmaz, vekillik de olmaz. Hoş bu sefer tamam size şu belediyeyi vereceğiz, bize bir isim verin dediklerinde de savaş çıkar gibi geliyor ya neyse...

İstanbul'da yaşayan bir Sinoplu olarak, bizlere düşen birbirimize daha çok sarılmak, birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere izin vermemektir. 

Bugünlerimize ışık tutan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) "Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır" buyurarak bizleri uyarıyor. Ya Peygamber Efendimizin Hadisi Şerifi'ne kulak vereceğiz yada benim başlığım gibi "Ayrılıkta rahmet, birlikte azap vardır" diyerek, hiçbir şeyi olmayan Sinoplular olarak yolumuza devam edeceğiz. 

Karar sizin, karar hepimizin.

Sözlerime Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un sözleriyle son veriyorum. "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez."

Sevgiler...