Doksanlı yıllarda İstanbul'da Halkalı Ziraat Meslek Lisesinde yatılı okuyan bir talebeydim. Okulda bazı arkadaşlar kendilerine şiir defteri yapmışlardı. Normal bir yazı defterine şiirler ve sevdikleri şarkının sözleri yazılır, etütlerde okunur, okunan eserlerle hislenilirdi. Benim de böyle bir defterim vardı. Bir çok öğrencide severek bu şiir defterini yapmışlardı. İnternetin olmadığı o dönemde daha fazla bilgiye ulaşmak için arkadaşlar arasında defterlerimizi değiş tokuş eder şiir paylaşımı yapardık. Hepimizin defterinde güzel şiirler vardı. Orhan Veli'den Necip Fazıl'a, Nazım Hikmet'ten Yusuf Hayaloğlu'na kadar bir çok ünlü şairin muhteşem dizeleri defterlerimizi bir gelincik gibi süslerdi. Şairden çok şiirlere bakardık esasında. Sevdiğimiz güzel şiirleri deftere nakşetmekte hiç geri durmazdık.

Aşağıda paylaştığım şiir o şiir defterlerinin tamamında yazılı bir fenomendi.

FAHRİYE ABLA

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,

Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.

Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,

Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!

Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen

Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla

Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,

Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;

Güneşin batmasına yakın saatlerde

Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.

Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;

Bahçende akasyalar açardı baharla.

Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;

Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.

İçini gıcıklardı bütün erkeklerin

Altın bileziklerle dolu bileklerin.

Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;

Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.

Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,

En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.

Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,

Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?

Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;

Hâtırada kalan şey değişmez zamanla.

Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!


Bu şiirin şairi de Ahmet Muhip DIRANAS'tı. Yıllar yıllar geçti ben Ahmet Muhip DIRANAS'ın Sinoplu bir hemşerim olduğunu öğrendim.

Bir şairin nereli olduğunu genel okuyucu merak etmez, açıkçası bizde nereli olduğundan çok şiirlerinin bize kattığı ruhla ilgilenmiştik. Yıllar sonra Sinop Erfelek ilçesinde görev icabı çalışmaya başladım. Salı Köyünde büyük şair hemşerimizin evini de gördüm. Öylece duran bir viraneydi. Nice sonra 2013 yılında İstanbul İl Halk Kütüphanesi Müdürü arkadaşım Süheyla ACAR'ın büyük katkı ve özverisiyle Gülhane Parkı içinde bulunan Ahmet Hamdi TANPINAR Müze Kütüphanesinde içinde bulunduğum bir STK olan DUDEF’in katkılarıyla bir kültürel program düzenledik.

Programın adı "İmparatorluktan Cumhuriyete Geçişte Sinoplu Üç Dev Şahsiyet" idi. O üç dev şahsiyetten birisi de Ahmet Muhip DIRANAS'tı. Büyük şairi akrabalarının da katıldığı bir programla anmış, duygulanmıştık. Salonda okunan Fahriye Abla şiiriyle lise yıllarıma dönmüş, tüm öğrenci arkadaşlarımın sevdiği bu şiiri yazanın bir hemşerim olmasından ise ayrı bir keyif almıştım.

Ahmet Muhip DIRANAS ile ilgili sunumu Sinop Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Alpay Tırıl anlatmıştı. Dolu dolu geçen programda şairin evinin harabe halide gösterilmişti. Bu zamana kadar buranın “Müze Eve” dönüştürülmesi fikrinin çokn işlendiği ancak bir takım ailevi meselelerden dolayı bunun henüz gerçekleşemediği anlatılmış, büyük şairin adını yaşatmak için Sinop Üniversitesinin en gözde yatırımlarından Uygulama Oteline ismi verildiği aktarılmıştı.

26/03/2014 tarihinde Veli AKYOL tarafından paylaşılan bir fotoğraf ise binanın hala kendi haline bırakılmış bir virane olduğu gerçeğini gözlerimiz önüne serdi.

Dünyada iz bırakmış isimlerin kaldıkları evlere yetkililer gözü gibi bakmayı bırakın kısa süreli kaldıkları otellerin odaları bile koruma altına alınıp, sergileniyor. Benim şahit olduğum bir örnek olarak Belçika Brüksel’de Grand Palace’ta yer alan bir otelde Karl Marx’ın kaldığı ve Das Kapital’in bir bölümünü yazdığı gururla anlatılıyor.

İnsan sadece bugünü ve yarını ile olan bir varlık değildir. Geçmişimiz en değerli hazinemizdir. Ahmet Muhip DIRANAS’ın suçu Sinoplu olmak mı? Tüm ülkemizin şiirlerini bildiği bir şairimizin küçük ahşap evini koruyamayacak kadar mı güçsüz bir il Sinop? Başka illerde olsa baş tacı yapılacak bir şahsiyete karşı neden bu kadar duyarsız kalmışız? Büyük şairin evinin yıkılmadan koruma altına alınması ve “Müze Ev”e dönüştürülmesini bekliyoruz.