30 Kasım 1853 Çarşamba günü; sabah ezanı ile kalkan, gemilerin mürettebatı sabah namazını kılmış, gemi imamlarının ve hâce Efendilerin yaklaşmakta olan savaşla ilgili vaazlarını dinlemiş ve peksimetlerini birkaç zeytinle yemişlerdi.

O sabah hava puslu, deniz sakin ve rüzgâr yoktu. Sıkıntılı, soğuk bir hava fırtına öncesi sessizliği ortalığa hâkimdi. Mürettebat günlük işleri ile uğraşıyordu

Saat 07:00 de çıkan hafif poyraz (Kuzey doğu) rüzgârı soğuk ve beraberinde sulu sepken ile esmeye başladı. Bu kötü hava şartları yatay görüşü kısıtlıyordu.    

Saat 10:30 da poyraz rüzgarının orta kuvvette çıkmasıyla, Ruslar sabırsızlıkla bekledikleri hava şartlarını yakalamıştı. Rus Sancak gemisi İmparatoriçe Marya flamalar ile savaşa hazır ol, Sinop’a İleri işaretlerini veriyordu. Rus gemilerinde dualar ediliyordu.          

30 Kasım sabahı, karakol görevi Arap Yahya Beye verilmişti. Ta’if buharlı firkateyni kazanlarını yakmış sitim tutmuştu. Hava şartları nedeniyle karakol görevi hazırlıkları tamamlanmış, görev emrinin verilmesini bekliyordu.  

Saat 12:00’ de Rus filosu iki kolona halinde Sinop Limanına girdi. Boztepe burnunda bulunan 1  nolu tabyanın top menzili dışında ayrıca 1 no’lu tabyanın top namluları da doğu yönüne bakmaktaydı.                                                                                               

Nakhimov bu nedenle limana güney doğu istikametinden girmişti. 2 nolu tabyaların da menzili dışındaydı. Osmanlı gemilerinin hilal şeklindeki pozisyonlarına karşı Türk filosuna yaklaşırken ücgen pozisyonu aldı. Böylelikle demir atıp önceden belirledikleri pozisyona hızla girmeyi ya da bu birinci sınıf gemileri gören              

Osman Paşa’nın sancağını indirip teslim olacağını düşünmüş olabilir.                      

Saat 12.30’da Rus Amiral Nakhimov’un Sancak gemisi İmparatoriçe Maria, Riyale Bozca Adalı Hüseyin Paşa’nın Sancak gemisi Nizamiye Firkateynine 300 m. ve Patrona Osman Paşa’nın Avnillah II firkateynine, 200 m. yaklaştı.                                                                  

Kont Amiral Novasilsky’nin Sancak gemisi Paris kalyonu da, Patrona Osman Paşa’nın Sancak gemisi Avnillah II firkateynine bir tüfek atımı yaklaşmıştı ki Riyale Hüseyin Paşa ateş emrini verdi. Ya Allah nidaları, atılan naralar, top seslerine karışmış ortalık cehenneme dönmüştü. Nizamiye II Firkateyninin sancak bordasındaki 30 top namlusu düşman gemisine gülle yağdırdı. Diğer Osmanlı gemileri de toplarını ateşlemişti. Rus gemileri Borda toplarını Osmanlı gemilerine çevirebilmek için hızla demir atıp demir zincirlerine vurdukları pürmeçe ile geminin sancak tarafından pürmeçe çımasını gerdirerek borda bordaya gelmeye ve topçu düellosuna başlamak için çalışıyorlardı. Bu manevralar sırasında Osmanlı gemilerinden atılan gülleler düşman gemilerinin küpeştelerini parçalıyor, armalarını buduyordu. Osmanlı gemileri, ve tabyaları Müşavir Paşanın da belirttiği gibi, Rus filosu limana girerken ateş altına alınsaydı daha fazla hasara uğrayacakladı. Osmanlı topçusu geç ateş açmalarına rağmen Ruslar savaş düzenine girene kadar oldukça fazla hasar verebildiler. Bu sırada oluşan yoğun barut dumanı görüşü engelledi Rus gemilerinden atılan ilk gülleler isabetsiz oldu küpeştelerin üzerinden geçti. Fakat rüzgar şiddetlenip dumanı dağıttıktan sonra Osmanlı filosu adeta bir metal yağmuruna tutuldu. Osmanlı filosundaki bazı gemiler Rusların bu isabetli atışlarından sonra 3 ya da 4 atış yapabilmişlerdi. yağan, düştüğü yerde infilak eden mühimmatlar nedeniyle toplarını tekrar dolduramamışlardı. Firkateynlerden birinde üç dört dakika içinde altı adet çelik ve birkaç bronz top namlusu parçalanmıştı.      

Gemiler birbirine o kadar yaklaşmıştı ki atılan hiçbir gülle boşa gitmiyordu. Rus gemilerindeki toplar aslında daha modern, daha uzun menzilli ve mühimmatları yüksek tahrip gücüne sahipti.

Rus gemilerinin bu kadar yakına girmesi tabyalardan ve filonun kanatlarından ateş açılmaması Osman paşanın teslim bayrağı çekeceğini düşünmesine neden olmuş olabilir. Fakat Osmanlı gemilerinden ateş açılması aborda olmaktan son anda vazgeçtikleri izlenimi de uyandırmaktadır. Üstelik Rus kuvvetleri, Mürettebat olarak Osmanlı denizcilerin iki buçuk katından daha fazlaydı.

Ruslar limana girip savaşa başladıkları sırada Arap Yahya Bey demir almıştı. Özellikle Sovyetler döneminin yazarlar Ta’if buharlısının süvarisinin Adolphus Slade (Müşavir Paşa) olduğunu Ruslara karşı 30 dakika savaştığını da iddia ediyorlar. Tüm gemilerin imha edilmesi 30 dakika sürmüştü Ta’if savaş başladığında demir almamış olsaydı akıbeti diğer gemiler gibi olurdu. Ta’if’ vapurunun süvarisi Arap Yahya Bey, Osman Paşanın emriyle Osmanlı gemilerindeki İngiliz subayları alarak, Osmanlı filosunun arkasından geniş bir kavisle Güney yönünde, geniş bir kavisle Gerze istikametine doğru uzaklaşmaya başladı. Ta’if bahsedilen rotayı izlemiştir; fakat Adolphus Slade Müşavir Paşa’nın Kendi hatıraları da dâhil savaş esnasında Sinop limanında olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. Müşavir paşa Nusretiye firkateyni ile Mısır Amirali Hasan Paşayla buluşmak üzere Karadeniz’e açılmış ve İğne ada önlerinde Hasan paşa ile birlikteyken, 11 Kasım’da İğne ada açıklarında fırtınaya yakalanmıştı. 16 Kasımda ikinci bir fırtınaya yakalanıp Mısır amirali Hasan Paşanın filosu ile İstanbul’a 17 Kasım günü döndüğünde Osman paşanın hafif filoyla gönderildiğini öğrendi. Bu sırada Trabzon önlerinde bulunan Mustafa paşa 19 Kasım günü Şefketil limanına ulaşmıştı. Görüldüğü gibi Ta’if aynı tarihlerde Trabzon, Batum ve Şevketil önlerindeydi. Dolayısıyla Ta’if, Doğu Karadeniz’deydi. Batum dönüşü 21 Kasım günü Sinop’a uğrayan Mustafa Paşa, Osman Paşa’nın filosunu güçlendirmek maksadı ile Ereğli ve Ta’if buharlı gemilerini Sinop’ta bıraktı. 24 Kasım 1853 günü İstanbul’a ulaştı. Bu durumda Müşavir Paşa’nın 30 Kasım günü Ta’if gemisinde olamayacağı aşikârdır. Mustafa Paşa Sinop’tan 22 Kasım günü ayrılmış olmalı, 8 Knot hızla seyreden bir gemi ancak 48 saat gibi bir sürede İstanbul’a ulaşabilir.

Fazlullah firkateyni komutanı Kavaklı Ahmet Bey gemisini terk etmişti. İkinci kaptan gemi süvarisine ateş etmiş fakat vuramamıştı. Aynı anda Sinop Kaimmakamı Öküzoğlu Hüseyin Bey’de Osman Paşa’nın savaşı limanda kabul edeceğini öğrendiği günden sonra önceden toparladığı eşyaları ve mahiyeti, Rus gemilerinin limana girmesi ile birlikte kum kapıdan Sinop surlarının dışına kaçmıştı. Kaimmakam’ın kaçtığını gören halk da onunla birlikte Sinop’u terk etmişti.

Bu esnada Ta’if Buharlı gemisinin kaçtığını gören, Kazul ve Kulevchi firkateynleri takibe koyuldu iseler de Ta’if daha süratli olduğu ve rüzgâr üzerine gittiği için bu kabasorta tam yelken donanımlı gemilerin takip etme şansları yoktu. Gerze önlerine uzanan geniş bir kavis çizerek Firkateynlerin takibinden kurtulan Ta’if Rotasını tekrar batıya çevirdi.

Rusların da ateş açmasıyla ortalık tam bir cehenneme dönmüştü. Osmanlı denizcilerinin topları som demir ya da taş gülleler atabilmekte idi. Buna karşılık Ruslar, içleri barut dolu gülleler atıyorlardı Patlayıcı, yanıcı madde bu top gülleleri hem parça tesiri yapıyor, hem de yangın çıkarıyordu. Paixhans Top namluları ve gülleleri ilk kez bir deniz savaşında Sinop’ta kullanıldı. Bu savaşta otuz dakika içinde ahşap gemilerin tamamında yangına ve şarapnel parçaları ile de fazla zayiata neden olmuştu. Savaşın ilk yirminci dakikasında Nesim-i Zafer firkateyninin demir zinciri kesilmiş gemi pruvası kuzey doğu yönüne baktığından demirli olduğu Rum Mahallesi önündeki konumundan ötürü Rum mahallesine doğru sahile sürüklendi. Rum mahallesindeki iskeleye bindirmesi ile iskele yıkılmış ve bu defa çarpmanın etkisi ile pruvası güneye dönen gemi poyrazın da etkisiyle güney batı istikametinde başıboş sürüklenmeye başlamıştı. Gemilerde zayiat o kadar fazlaydı ki cephanelikten barut getirecek mürettebat kalmamıştı. Bir kısmı ateş kesmiş şarapnel parçaları arasında yangınla mücadele ediyordu. Bazı Türk gemilerinden ara sıra cılız top atışı ile karşılık verilmeye çalışılıyordu. Koramiral Nakhimov’un sancak gemisi İmporatorice Maria kalyonunun açtığı ateşle, Osman Paşa’nın Avnillah II Firkateyni ağır hasara uğradı, Firkateyn ateş keserek yangınla mücadeleye başladı arada cılız bir ateşle direniyordu. Bu arada İmparatoriçe Maria kalyonunda da yangın çıkmış fakat kısa sürede söndürülmüştü. Ardından Visamiral Novosilski’nin Sancak gemisi;  Paris, öncelikle Riyale Hüseyin paşanın sancak gemisi Nizamiye ve Dimyat firkateynlerini ağır hasara uğrattı, Mısır filosuna ait Dimyat firkateyni bu ağır ateş altında fazla dayanamayıp demir zincirleri mürettebatı tarafından fora edildi. Birkaç kez top ateşi açtı fakat savaşmak yerine bu cehennemden kurtulmanın yollarını arıyordu, mürettebatın bir kısmı filikalarla çok iyi yüzme bilenlerde yüzerek karaya çıktı 300 den fazla denizci kurtuldu. Gemi daha sonra Bahçeler plajı mevkiinde Sinop surlarına yakın bir noktada karaya oturdu. Dimyat Mısır Filosuna ait Navarin baskınından kurtulmuş gazi firkateyndi. Rostislav, Tri Sviatitelia ve Paris Kalyonlarının ağır ateşi altında kalan Nizamiye firkateyni ağır hasara uğradı. Bu geminin de demir zincirleri kesilip sürüklenmeye başladı Batı Kanadında ki dördüncü gemiydi ve diğer sürüklenen gemiler gibi O da Güneybatı istikametinde sürüklendi ve Kaid-î Zafer firkateyni üzerine düştü. İki gemide yangınla uğraşıyordu, Kaid-i Zafer firkateyninin ateş kesmek zorunda kaldı. Düşman gülleleri Nizamiye firkateynine isabet ediyordu. Ardından Nizamiye firkateyni bu yoğun ağır ateş karşısında fazla dayanamadı; yanıyor ve çok su alıyordu. Kaid-i Zafer’in üzerin de bulunduğu yerde battı.  Bu arada Kaid-i Zafer firkateyninin de demir zincirleri kesildi. Daha sonra Kaid-i zafer sürüklendi ve Bahçeler plajı sahilinde karaya oturdu. Ardından İmparotoriçe Maria Kalyonu Necm-i Efşan Korvetini de ağır hasara uğrattı. Gemi yanıyor ve hızla su alıyordu. Kıyıya sürüklenirken battı. Bu batık bu gün Sinop balıkçı barınağının sonradan uzatılan dalga kıranı altında kalmıştır. İmparatoriçe Marya ve Büyük Dük Konstantin Kalyonlarının ateş altına aldığı Feyz-i Mabut korveti çok kısa bir sürede ağır ateş altında yanmaya başladı. Demir zincirleri kesildi sahile doğru sürüklenerek tersane surlarının altında karaya oturdu İmparatoriçe Maria ve Grand Dük Konstantin Kalyonları Avnillah II firkateynini 30 dakika içinde delik deşik etmişti, fakat Avnillah II firkateyni hala dayanıyor, yangınla mücadele ediyor, ara sıra da olsa düşmanına cılız bir ateşle karşılık veriyordu. İmparatoriçe Maria ve Çeşme kalyonu da bir yandan da zeytinlik mevkiinde yer alan 4 No’lu ve Keçi Başı Burnu mevkiindeki 3 No’lu bataryayı ateş altına alıyordu. İki top güverteli 84 toplu Çeşme kalyonu (Kapak) top namlularını 4 No’lu tabyaya çevirip isabetli atışları sonucu Zeytinlik mevkiindeki 4 No’lu batarya imha oldu. Grandük Konstantin Fazlullah firkateynini de ağır ateş altına almış bu gemi de kısa zamanda yanmış demir zincirleri kesilmiş ve sürüklenirken günümüzün iskele merdivenlerinin Güneybatısında batmıştır. Geminin komutasını ele alıp kahramanca savaşan ikinci komutan ise şehit düşmüştü. Bir müddet sonra Keçibaşı Burnu mevkiinde ki 3 No’lu batarya barutu bittiği için ateş kesmek zorunda kaldı kale içindeki 5 no’lu tabya ve 6 No’lu Kayseriye tabyaları da savaşın sonuna kadar atışlarını sürdürebilmişti.

Diğer Rus kalyonları aynı zaman sürecinde; Tri Sviatitelia kalyonu bu defa Gül-i Sefid korvetini altmış sekiz librelik toplarıyla ağır hasara uğrattı. Korvet yanarak sahile doğru sürüklendi ve Kayseriye tabyasının önünde karaya oturup iskele (sol) tarafına yattı ve yanmaya devam etti. Yoğun duman Kayseriye tabyasının önünde bir perde oluşturdu. Tabya ateş kesmek zorunda kaldı. Tri Svyatitelya Kalyonu bir ara demir zincirleri isabet alıp mevkiini kaybetti. 5 No’lu tabyaya kıç tarafı döndü ve ateş gücünü kaybetti. Bu arada 5 No’lu tabya ve hala ateş edebilen Osmanlı gemilerinden atılan toplarla üç direği tamamen kırıldı. Personelinden sekiz kişi öldü, 26 kişi de yaralandı.

Büyük Dük Konstantin (Veliky Kinyaz Konstantin) kalyonu, top atışını başıboş sürüklenen Nesim-i Zafer üzerinde yoğunlaştırdı İmparatoriçe Marya ve Paris kalyonlarının ağır ateşi sonucu, Ereğli buharlı gemisini de ağır hasara uğradı. Bu gemide yanarak Bahçeler plajı olarak anılan plaja sürüklenerek karaya oturdu. Rostislav kalyonu bir yandan Kayseriye (6) tabyasını topa tutuyor diğer yandan da Navek-i Bahri firkateynine ateş açıyordu. Rostislav altmış sekiz librelik topları Navak-i Bahri firkateynini büyük hasara uğratmış gemide yangın çıkmıştı. Navak-i Bahri, Avnillah II ve Nesim-i Zafer akıntının da etkisiyle başıboş Güney istikametinde sürükleniyorlardı. Aslında suyun üzerinde üç gemi kalmıştı. Onlarda çok su alıyor ve yangınla mücadele ediyordu ara sırada cılız bir top atışıyla hala kahramanca direniyorlardı. Aslında savaş 30 dakika sürmüştü.

Nakhimov, Türkler için üç seçenek sunmuştu; ya yanarak ya denizde boğularak ya da ağır ateş altında parçalanan güllelerin yarattığı şarapnel yağmuru altında öleceklerdi.

Saat 13.00’de Rüzgâr yön değiştirdi ve Keşişleme ’den (Güneydoğu) saat 17.00’ye kadar esti.

Toplam sekiz gemi ya batmış ya da karaya vurmuştu. Bu üç geminin üzerlerine 30 dakika daha liman ağzındaki firkateynlerinde katılımıyla 360 top namlusu 13.30’a kadar ölüm kusmuştu. Her isabet eden gülle İmamoğlu Ali Bey’in denizcilerinden birkaçını şehit ediyordu.

Firkateynlerin kendine doğru manevra yaptığını gören İmamoğlu Binbaşı Ali Bey Gemisinin havaya uçurulması emrini verdi. Verdiği emrin yerine getirilmediğini gören Ali Bey Gemisinin düşman eline geçmesine müsaade edemezdi. Mürettebatına gemiyi terk emri verdi. Mürettebatın gemiyi terk etmesini sağladıktan sonra cephaneliğe yanan bir paçavra fırlattı, Adamlarının çoğu şehit olmuş kalanların da çoğu yaralanmıştı. Kendisine rampa edecek Rus kuvvetleri ile savaşabilecek sayıda mürettebatı kalmamıştı. Adamlarının bütün ısrarlarına rağmen de gemisini terk etmedi. Onlara; “Sizler vazifenizi sonuna kadar layığı ile yaptınız gitmekte serbestsiniz. Ama benim vazifem henüz bitmiş değildir. Bir gemi kumandanı şartlar ne olursa olsun gemisini terk etmez. Ancak gemisi ile mukadderat birliği yaptığı takdirde vazifesini bitirmiş olur.” Demişti.

Cephaneliğin infilak etmesiyle gemi bir enkaz halinde havaya yükseldi ve bu büyük kahramanın vücudu ile birlikte toz haline gelip Karadeniz’in soğuk sularına serpildi. Gemi enkazı bugün DSI dinlenme tesislerinin önünde on dört metre derinliktedir.

Akşamüstü saat 15.00 civarında Boztepe Burnu açıklarına ulaşan Ta’if, Prens Mençikov tarafından takviye olarak yolanmış olan Visamiral Aleksiyeviç Kornilof’un içinde bulunduğu Odesa (Odesa), Kırım (Krym) ve Kersones (Khersones) isimli üç buharlı Rus gemileri ile Sinop Boztepe Burnu’nun en doğu ucunda karşılaştılar. Taif İnce Buruna doğru yoluna devam ederken Rus Buharlı gemileri dönüp peşine takıldılar. Takip Sinop yarımadasının kuzey kıyılarına kadar takriben bugünkü stadyum önlerine kadar devam etti. (saatler ve izlenilen yol Rusların hazırladığı krokilerden alınmıştır.) Bir buçuk saat süren bir topçu düellosunun ardından hızı sayesinde bu gemilerin takibinden de kurtuldu. Ta’if 9 Knot hız yapıyordu. Ayrıca üç direkli ve uskuna yelken donanımlı bir gemiydi.    

Sinop’un güney limanındaki gemiler batmış ya da karaya vurmuştu. Ağır hasarlı iki Türk gemisi Rusların eline geçmişti. Osman Paşa teslim olmayı aklından bile geçirmemişti sancağını gemisi sulara gömülmediği sürece indirmemişti. Ruslar karşı koyacak kimsenin kalmadığından emin olduktan sonra demir zincirleri kesilmiş başıboş bir şekilde sürüklenen Avnillah II firkateynine bugün Mobil plajı olarak anılan mevkide ve savaşın ilk 20’nci dakikası sonunda Güney’e sürüklenen Nesim-i Zafer firkateynlerine rampa ederek aborda oldular. Rus firkateynleri iki geminin toplam personeli olan 899 kişiden geriye, vücutlarının muhtelif yerlerinden yaralı Patrona Osman Paşa, Avnillah II’nin kaptanı Yarbay Ali Mahir Bey, Nesim-i Zafer’in kaptanı Binbaşı Yalovalı Hasan Bey, Üsteğmen Halil Bey olmak üzere iki geminin toplam mevcudundan geriye kalan 125 Türk denizcisini de esir almışlardı. Osman Paşanın Sancağını da ele geçirdiler. Osman paşa kılıcını sağlam teslim etmemek için kabzasını kırmıştı.

Bu kahraman denizcileri esir alan Ruslar, Avnillah II firkateynini tutan ipleri kestiklerinde Avnillah II eski mobil tesislerin önünde sulara gömüldü, 23 metre derinliktedir. Bugün bu gemiden geriye birkaç tahta parçası kalmıştır.

Daha önce suya indirdikleri asker dolu filikalarda ki Rus denizciler; Denize dökülmüş yüzme bilmeyen gemi enkazlarından arda kalan ahşap parçalarına tutunarak kurtulmaya çalışan yaralı Türk denizcilerini kanca ve balyozlarla parçalıyor ya da üzerlerine yanıcı maddeler döküp yakıyorlardı. Uzaktakilere tüfek ve toplarıyla ateş edip şehit etmişlerdi.  Limanda bulunan nakliye gemileri, balıkçı teknelerine kadar ne varsa hepsini yok edebilmek için gülle yağdırdılar Bir takım nakliye gemileri gümrük iskelesine çok yakın yerde battılar.    

Nesim-i zafer firkateynini zaferlerinin anısına Sivastopol’e götürmek için alı koydular. Top namlularını Sinop’a çeviren Ruslar şehri saat 16.30 kadar topa tutular. Büyük Dük Konstantin kalyonu dört buçuk saat boyunca 2602 gülle atmıştır.  Şehri yakıp yıktılar. 5 ve 6 numaralı tabyalar 14;30’a kadar Ruslara karşı koydular. Rus kalyonları armaları budandığı için seyir kabiliyetlerini yitirmişlerdi. Hasarları vardı su almaya başlamışlardı. Nakhimov’un İmparatoriçe Marya kalyonuna 84 delik, Tri Siviatitelia kalyonunun bordasında 50 delik açılmış, direkleri tamamen kırılmıştı. Büyük Dük Konstantin kalyonunun tüm direkleri kırılmış bordasında 30 delik açılmıştı. Paris Kalyonunda ise 16 delik açılmıştı. Bu kalyonda bir ara yangın çıkmış fakat söndürülmüştü. Bu Rus gemileri oldukça ağır hasarlıydı; filikalarının yardımıyla Sinop Kalesinden 6–7 deniz mili uzağa Demirci Köy açıklarına çekildiler  

Savaş sırasında bataryalar yetersiz kalmışlardı. Kayseriye tabyası Gül-i Sefid korveti tam önünde karaya oturmuş ve iskele (sol) tarafına yatarak yanmaya devam etmişti. Yoğun duman nedeniyle tabya etkisini bir müddet için kaybetti. (4 No’lu Batarya) imha edilmişti. 3 No’lu batarya barutu bittiği için ateş kesmek zorunda kaldı. Bir no’lu bataryanın iki adet top namlusu bugün tabyanın önünde, on dört metre derinlikte denizin dibindedir. Filikalar ile karaya çıkan Rus askerleri tarafından denize atılmıştır.

 (2 No’lu batarya) bugünkü Vira otelin doğusunda ve bitişiğinde yer almakta idi. Dairesel bir kaleden oluşan bu tabyada on bir top mazgalı bulunmaktadır. Fakat tabya da 4 veya 5 namlu olduğu düşünülmektedir. Ruslar, ertesi gün Nisi Köyünde karaya çıktılar ve savaş sırasında kullanılamayan 2 No’lu tabyayı ve karantina binalarını tahrip ettiler.

Sinop Limanında ki savaşta bir buharlı İngiliz nakliye gemisi yakılmış ve mürettebatından bir denizci hayatını kaybetmişti. Bu gemi balıkçı barınağının çıkışının güneyinde batmıştı. Bu geminin biraz daha doğusunda bir Türk nakliye gemisi batmıştır. Gümrük iskelesi karşısında Barınağın içinde nakliye, balıkçı tekneleri ve çok sayıda kayık yanıp batmıştır. Günümüzde (SKY) yelken Kulübü’nün açığında da bir nakliye gemisi yanarak batmıştır.  

Ta’if Ayancık önlerine geldiğinde geçenin karanlığı iyice çökmüştü. Sinop’un alevleri hala gökyüzüne yansıyordu. Dehşet verici bu görüntü uzunca bir süre arkalarında kıpkırmızı bir gölge gibi Ta‘İf’i takip etti. Ta’if’i elinden kaçıran Amiral Kornilof Rotasını tekrar Sinop Limanına çevirdiği buharlı gemileri ile Sinop Limana girdiğinde Sinop’un alevleri gökyüzüne uzanıyordu ve denizi aydınlatıyordu. Osmanlı donanmasından geriye sadece suyun üzerinde yanan enkaz parçaları ve şehitlerin cansız bedenleri yüzüyordu. Karadeniz filoları komutanı Kornilof savaştan sonra gemilerini Sinop ile Gerze arasında kalan Demirci Köyü açıklarına filikaları ile çektirip 35 ile 40 metre arasında bir derinliğe demirleyen Amiral Nakhimov’un filosunun yanına gitti. Bu başarılarından ötürü Paris Kalyonuna çıkarak Nakhimov’u tebrik etti.

Saat 17.00’de rüzgâr yeniden yön değiştirmiş ve saat 21.00 kadar gündoğusundan esmiş ve bu saatten sonra tamamen sakinlemişti.

Patrona Osman Paşa’nın akıbeti: Kırım Savaşı'na son veren Paris Antlaşması'nın imzalanması üzerine Patrona Osman Paşa diğer esirler ile birlikte serbest bırakıldı. Ülkeye geri dönünce Rize'de zorunlu oturmaya tabi tutuldu. 1860 yılında Rize'de vefat etti.

Patrona Osman Paşa, 16 Eylül 1890 tarihinde Japonya'da batan Ertuğrul Firkateyninin Komutanı Mirliva (Riyale) Osman Paşa'nın da dedesidir.