Kavramların hızla değişikliğe uğradığı bir büyük süreçten geçiyoruz. Dünyanın Merkezi sayılan Orta doğunun her alanda merkezi sayılan Ülkemiz, büyük değişikliklere her zaman sahne olmuştur.

Dünyanın en büyük imparatorlukları arasında yerini alan Osmanlı, bu bölgede çadırlarda kurularak üç kıtaya hükmetmiş, buralarda insan fıtratına uygun kurduğu medeniyetle Aleme nizam vermiştir. Gerileme Devri değil, en güçlü dönemlerinde bile İslam’ın adaletinden rahatsız olan batı, dışta ve içte akla gelmeyen oyun, desise ve iftiralarla ecdadımızın kurduğu nizamı ters yüz etme gayreti içinde olmuşlardır.

Tanzimat’la birlikte türedi mason ve de milliyetçi geçinen yarı aydınlarla Saraylara kadar girerek her türlü entrikalar çevrilmiştir. Bunlardan (en önemlilerinden) biri Kudretli Padişahlarımızdan Abdülaziz Han, Feriye sarayında on iki sağır dilsize boğdurularak intihar süsü verilmiştir. Yaptıranların önde gelenleri İng. Ajanları olan Erzurumlu H. Avni Paşa ve Mithat paşa gibileridir. (!)  Abdülhamit Han’ı tahtından indirip meşrutiyeti getirdiğini sanan, Osmanlı’yı yıkıp, Ülkemizi Lozan’la eli kolu bağlı, dar çerçeveye hapsederek kurtardığını (!) sananların çoğu da yine aynı zihniyet olmuştur. Suriye, Irak sınırları o zaman çizilmiş, ege adaları yendiğimiz düşmanlara o zaman verilmiştir. Dört yüz küsur yıl barış ve hürriyet içinde yaşayan bu bölgede yaşayan  Müslümanlar, bu gün de görüldüğü gibi anarşi ve terör altında inletilmektedirler.

Bu dönemlerde yapılan büyük inkılapla ülkemiz, Kendi padişahları ve Halifesinden kurtulmuş (!) kendi dilinden, inançlarından uzaklaştırılmış, Anadolu’da asırlarca beraber yaşayan, özellikle Kürtler yok sayılarak herkesi Türk sayan yeni bir Türkiye oluşturulmak istenmiştir. İnançlarından, manevi değerlerinden soyutlanmış yeni bir asker tipi, yeni bir idareci tipi, yeni bir kravatlı din adamı imam tipi, kıyafet tipi dayatılmıştır. Harf değişikliğiyle bir gecede okur yazarlarımız cahil sınıfına yükselmiştir. Osmanlıca eserlerimiz ve arşivleri çöplüklere atılmış veya tırlarla başka ülkelere sevk edilmişlerdir. Okullarda yabancı kaynaklar baş tacı edilerek ezberletilirken, (!) İslam ve Türk ilim adamları yok sayılmıştır. Müslümanlar irticacı, camiler irtica yuvaları sayılmış; Ulu Hakanlarımız vatanını satan hainler olarak okullarda okutulmuş, bu okullara milletimizin özü olan ailelerinin kızları başı örtülü diye sokulmamış kısacası herkesi AYNILAŞTIRAN bir millet oluşturulmak istenmiştir.

Milleti için olmayan baskıcı devlet sonucu, dış güçler ve içerdeki satılmış aydınların da yardımıyla çeşitli anarşi ve terör odakları türemiş, ülke zor durumlara itilmiştir. Saymakla bitmeyecek olan olumsuzluklar devam ederken son on yıl öncelerinden beri mazlumların duaları ve Allah’ın yardımları ile yeniden Milletin fertlerine dayalı köklü değişikliklere doğru yürüyen oluşumlar görülmeye başladı. Bu devlet, bu cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti milletinin vatandaşlarının ortak malıdır inancı ile bazı güçlerin hayallerinin bile almayacağı icraatlar yapıldı ve yapılmaya kararlı bir şekilde devam edilmektedir.

Yeni Türkiye’ye doğru yapılan köklü değişiklikler özetle: Herkes T.C vatandaşıdır dendi. Müslüman ve olmayanlar, kadın ve erkekler, İmam Hatip ve diğer okullar, başı örtülü ve başı açıklar, kadın ve erkekler eşit, eş değer vatandaştır dendi.  Okullar, camiler aydınlık geleceğimiz dendi. Doğum kontrolü tuzağından kurtulup çocuk sayımızın artırılması teşvik edildi. Kendi tarihimiz, kendi ilim adamlarımızın varlığı ve önemi dile getirildi.

Bu olumlu gelişmeler ve özellikle Amerika’yı, Kolomb’tan önce Müslümanların keşfi sözü (Kaynak; yaşayan dünyanın en büyük İslam araştırmacısı, en büyük Alimlerimizden Prf. Fuat Sezgin) maalesef dış dünyadan önce bizdeki gafil, şaşkın muhalefetin muhalefetine sebep oldu.(!) İhtimal, Bizden böyle büyük Alim çıkmaz aşağılık duygusundan olsa gerek…

Yeni Türkiye’de Herkesi AYNILAŞTIRAN değil, herkesi KENDİLEŞTİREN değişime gidildi, gidilmektedir. ÇÖZÜM sürecinin bütün zorluklara ve provokasyonlara rağmen sonucu anarşiyi, terörü bitirecek, ülkemize huzur içinde daha da kalkınmayı sağlayacaktır. Bu yeni Türkiye’mizin Liderinin dünyaya belki ilk olarak haykırdığı one minute  (BİR DAKİKA), akabinde DÜNYA BEŞ’ten büyüktür sloganları, dahası bu Beş’in birisinin dünyayı parmağında oynatması dünyanın diğer devletlerini, özellikle İslam Alemi ve İSLAM DEVLETLERİNİ derin düşüncelere sevk etmelidir. Yeni Türkiye’de İLİM Siyaset’in emrinde değil, Siyaset İLME hizmet içindir tezi öngörülmektedir. Yeni Türkiye’de ihtilal ürünleri olan yan kuruluşlar düzenlenecek veya kaldırılacak, Milletin İradesiyle kurulan Meclis karar mercii olacaktır.

Anayasamızı Milletin kendisi (!) yapacaktır. Osmanlı’nın dili Yazısı öğrenilecek, öğretilecek, ecdadımızın bıraktığı kıymetli eserler okunacak, devletlerimiz arasındaki bağ koparılmadan pekiştirilecektir. Yeni Türkiye’mize yaraşır  YENİ  AK SARAY  Milletimizin gururu olarak (ancak Kabe (!) olarak değil) medeniyetimizdeki yerini alacaktır. Bundan rahatsız olan gözü dönmüş TAYYİP düşmanı muhalefete söylenecek söz bulamıyorum.

Bu Saray Milletin tapulu malıdır. Yeni yapılan oto yollar, metrolar, alt geçitler, hava limanları, yerli tank, yerli gemi, yerli uçak, yeni üniversiteler dünyanın gıpta ile baktığı, ( ne olur, muhalefet artık kıskanmayı bıraksın, başka hayırlı işler yapamaya baksın) eserlerimizdir. Orta çağ, batı için karanlıktır. Bu safsatadan artık kurtulalım. İslam Alemi için, bizim için Aydınlık çağdır. İnşallah yine aynı zihniyetin bataklık dedikleri Nurlu Orta Doğu’da, Ülkemiz bir güneş gibi Yeniden doğmakta ve Yükselmektedir… Türkiye’mize gerçekten çağ atlatan İktidarımıza hayır dualarımızla Allah’dan (CC) sonsuza kadar başarılar dileyelim.