İnsan, nedendir bilinmez duygu ve düşüncelerini, hissiyatını, içinde, derinliklerinde,  mahreminde saklı gizliliklerini ortaya çıkarmaktan hep korkar. Paylaşabilse yükü hafifleyecek, kendisinden beter gizlilikler içerisinde çırpınan insanlara beklide cesaret verecektir. Keşke bir adım atabilse…


   Çünkü herkesin çeyiz sandığında saklı, ıslak mendillere sarılı keşkileri vardır mutlaka. Bir açmaya görün torbanın ağzını. Hemen ilk söze başlarken keşke söyle olmasaydı, keşke şöyle yapabilseydim. Keşke biraz cesaretli davranabilseydim diye başlarız. Keşke seviyorum, ya da senden nefret ediyorum diyebilseydim.


   Yıllar geçer, zamanın tonlarca ağırlığını üzerine yığıverirsiniz. Gündüzün meşakkatini, gecenin kasvetini fırlatırsınız, buda yetmez, çamurlara bularsınız, toz, toprak, dal budak ne bulursanız yığıverirsiniz. Gömersiniz yedi kat yerin altına. Unuttum zannedersiniz, beklemediğiniz bir anda çıkıverir karşınıza. Keşkilerin arkasına saklandığınız yeter artık diye feryat eder. Yüreğinize ılık ılık bir şeylerin aktığını hissedersiniz. Kandan gözyaşlarıyla kalbiniz ağlıyordur.          



      Kalemi eline alma cesareti gösterebilenlerin, hele okuyucuyla buluşabilenlerin fazlaca gizemi kalmaz. Farkında olmadan kamuflajı yırtılıp içini döküverir. Yazarken kendinden,  özelinden ve gizeminden de birçok şeyi saçılıverir orta yere. 


   Okuyucunun beklentileri çok farklıdır. Bazıları duygusal yazsın, bazıları siyasi konulara değinsin, bazıları şanlı tarihimizi yad etsin, bazıları ekonomik konular üzerinde dursun. Bazıları yerel bazda, bazıları ulusal bazda bir şeyler versin ister. Çoğu kez de haklıdırlar. Bunun yolu ve yordamı da vardır. Ama bu köşeyi acizane işgal eden kendinde olanı vermeye çalışır inanın.


    Geçmiş zaman içerisinde Hindistan’da Hinduizme inanmayan, ineğe tapmayan insanlara “Parya” derler. Bunlar toplumdan dışlanır, onlarla her türlü içtimai, ekonomik, sosyal ilişki kesilir. Onlar dağ başlarında, mezarlıklarda, çöplüklerde, kuytu yerlerde yaşamaya zorlanır. Onlardan biri, bir Hintli beni yaratan, benim ilah’ım inek olamaz. Beni yaratan benden daha mükemmel bir varlık olmalıdır der ve toplum tarafından dışlanır. O da yaşamak için mezarlığı seçer. Kendisine neden yaşamak için mezarlığı seçtin, başka bir yer bulamadın mı, dağ başını seçseydin diyenlere şöyle karşılık verir. Orada; kin, intikam, ihtiras, düşmanlık, kan yok, gözyaşı yok.”Orada ölüm korkusu bile ölmüş”


    Tanrım sen varsın, seni buldum. Aklım bu kadarına kifayet etti. Fakat sana ulaşacak yolu bulamıyorum. Bunun yolunu ve yöntemlerini bana gösteriyorsunuz . Ama buna aklım yetmiyor.
   

   “Yağmur ne kadar bol yağarsa yağsın, kuşlar damla damla içer.”
   Benimki de işte öyle bir şey.
       

- - -