Sinop Bienali- Sinopole sürecinde çekimi yapılan '' İçimdeki Deniz '' belgeseli kıyı bölgelerinde gelişen ekonomi, ekolojik değişimler ile bunların yerel kültürlere ve yaşam biçimlerine etkisi, göç ve toplumsal transformasyon konularına dikkat çekmeyi hedefliyor. İstanbul ve Lahey'deki gösterimlerden sonra bu kez Budapeşte Film Festivali'ne katılıyor İçimdeki Deniz.

Mimar ve Yapımcı Bahanur Nasya ile Budapeşte Film Festivali'ne katılacak olan İçimdeki Deniz belgeseli hakkında görüştük.

İçimdeki Deniz'in yapımcılarından Bahanur Nasya'ya sorduk. İşte Nasya'nın yaptığı özel açıklamalar: “Filmi festivallere hazırladık ve bütçemiz olmadığından, katılım ücreti olmayan film festivallerine gönderiyoruz. Doğa ve deniz temasına ayrılan festivaller olması bizi çok memnun etti. Önümüzdeki aylarda bu festivallerden yanıt gelir. 2 Mart 2013 tarihinde filmimizi ilk kez Macar alt yazısıyla izleyeceğiz ve Macarların tepkilerini çok merak ediyoruz doğrusu. 

Belgeselimiz 2013 yılında sadece film festivallerine gönderilecek. Bunun yanı sıra özel gösterim talepleri var ama somut bir proje yok şimdilik. Bizim için önemli olan, filmin içeriğini sadece göstermek değil, aynı zamanda izleyicilerle tartışmak. Daha sonra bir dağıtım şirketi ile anlaşıp tv yayınları veya DVD satışları düşünüyoruz. 
Başka Belgesel konseptleri var ama '' İçimdeki Deniz'i paylaşarak biraz daha gelişeceğimizi düşünüyoruz. Bu yılı İçimdeki Deniz'i demlemeye adadık. O yüzden bu yıl bir kısa metraj projemiz var, onu gerçekleştireceğiz, arka planda belgesel fikirlerimizi araştırıp geliştireceğiz. 

Hem Sinema Genel Müdürlüğü'ne, hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurularımızı yaptık. İstediğimiz tek şey; önemli film festivallerine (Sundance, Rhode Island vs. gibi) baş vurabilmek için fon talebi. Şimdilik bir sonuç yok. Pek te umutlu değiliz açıkçası. Önemli olan denemiş olmak, ve kurumların tutumunu anlamak. 
Turizmcilere özel mesajımız şudur: Çok güzel varlıkları/değerleri kaybetmek üzereyiz. Eğer turizm sektörünü sürdürülebilir hale getiremezse yatırımcılar, çok uzun süre verim alamazlar. Çok geç olmadan umarız sorunları irdeleyerek yerinde çözümler bulmalarını temenni ediyoruz. 

Türkiye'ye özel mesajımızı ise bir Alman atasözü ile vermek istiyoruz: Alman Atasözü der ki, ucuz mal alacak kadar zengin değilim. Bu atasözüne göre kararlar verirse bireyler ve kurumlar, Türkiye çok güzel yerlere gelir. Özellikle denizin önemini ve değerini yaptıklarımızla ve yapıtlarımızla yüceltmemiz gerek. '' 

Editör: Vitrin Haber