Geçmişten günümüze gelen su depoları, su kanalları, sarnıçlar, hamamlar, çeşmeler....

Sinop’un demokrafik yapısı ve nüfus yoğunluğunun Antik Dönem ve Selçuklular-Osmanlı Dönemlerinde bugünden çok daha zengin olduğu, Gerze ve Sinop çevresindeki koyu çevreleyen sahil bandında yürütülen yüzey kazı çalışmalarında Prof. Dr. Owen Doonan (ABD’li Bilim Adamı) bunu belgelemektedir. Bu bölgede birçok Anfora Fırınına ve tersane kalıntılarına rastlanmaktadır. Ada Mahallesindeki her biri bir kapalı spor salonu büyüklüğündeki 4adet sarnıcın depoladığı suyu bugün Sinop depolayamamaktadır. Balatlar Kilisesi’ndeki kazıda ortaya çıkartılan hamamlar, yüzme havuzları Antik Dönemdeki zengin gemicilerin uğrak yerlerinden biri olduğunu ve bu mekanda eğlendiklerinin buluntularını vermektedir.

Sinop'un su ihtiyacı iki büyük su kaynağından sağlanmıştır. Ada mahallesinde yer alan Sülük gölünden ve Sinop'a yaklaşık 45 km mesafede bulunan Erfelek şelalelerinden sağlanırdı. Roma Döneminde Sinop'ta nüfusun hızlı artmasıyla birlikte Sülük gölü şehrin su ihtiyacını sağlamakta yetersiz kalınca Erfelek şelalelerindeki su getirilmiştir. Antik yazar Plinius, Erfelek'ten getirilen suyun zeminin uygun olmamasının tünel yapımında çok büyük güçlükler çıkardığını yazmaktadır. Sülük gölünden ve Erfelek'ten kanallarla ve künklerle getirilen su, doğal eğim kullanılarak şehre gelirdi. Şehre gelen su, kollara ayrılarak mahallelere pişmiş toprak künklerle dağıtıyordu. Müze bahçesindeki taş künk, gelen suyu dağıtmak için yapılmıştır.

Sinop’un Antik Dönemden beri en önemli su kaynağı Sülük Gölüdür. Yanlış ağaçlandırmayla kurumaya terk edilmiştir. Sülük Gölü, sağlık turizmi için marka değer taşıyordu. Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan sülük ve göz hastalıklarına iyi gelen Sülük Gölü’nün suyu yok edilmiştir. Bu bölgenin ekolojik dengesi bozulmuştur. Ayrıca dikilen ağaç kökleri alttaki tarihi dokuya ve sarnıçlara zarar vermektedir. Biran önce bu yanlış uygulamadan vazgeçilerek bölge eski konumuna getirilmelidir.


Su kanalları:
Antik dönemde su kanalları, suyu bir yerden bir yere nakletmek için yapılırdı. Bu kanallar kayaya oyma olabileceği gibi taş ve tuğla ile örme olarak da yapılırdı. Sinop su kanalları ise taş-tuğla karışımı olarak yapılmıştır. Erfelek şelalesinden getirilen suyun kanalı Gelincik Mevkiinde bir parçası bulunmuştur. Moloz taşla örülü içi sıvalı olarak yapılmıştır. İç yüksekliği 102 cm. dir. Bu su kanalları Mithridat’tan sonra Sinop’a atanan Roma Valisi Williams İstanbul’dan ödenek isteyerek tamamlamıştır.


Sarnıçlar: 
Yağmur sularını biriktirerek kullanıma sunan sarnıçlar, yağışın bol olduğu Sinop'ta sayıları oldukça fazladır. Sarnıçlardan en büyüğü Balatlar Gymnasium- Hamam kompleksinin bir parçası olan büyük su deposudur. Kuzey-güney uzantılı, dikdörtgen planlı ve dört bölmelidir. Bölmelere geçiş birer kemelerle sağlanmaktadır. Bölmelerden birinin beşik tonozu korunmuş olup diğerlerinin yan duvarları ayaktadır. Bu kadar büyük su deposu ancak Balatlar Roma Hamamı gibi büyük bir hamamın su ihtiyacı karşılamak için yapılmış olmalıdır. 

Ada mahallesinde Jandarma Komutanlığının hemen sınırında Roma döneminden kalma iki gözlü sarnıç bulunmaktadır. Bu sarnıcın aşağısında Ada mahallesinde pancar deposu olarak bilinen yerde iki gözlü, üzeri tonozla ila kapalı küçük bir sarnıç vardır. Sarnıcın zemini önceleri mermer kaplıyken sonraki dönemde büyük olasılıkla Bizans döneminde mermerler sökülmüş ve yerine kayrak taşları döşenmiştir. Bu sarnıç sonraki dönemlerde kutsal sayılarak üzerine kilise inşa edilmiştir. 
Sinop'ta Osmanlı döneminde inşa edilen ahşap şehir mimarisi örneklerinin hemen hemen büyük bir kısmında evlerin su ihtiyacını karşılamak için sarnıç bulunurdu. Çatıdan akan yağmur suları bu sarnıçlara pişmiş toprak borularla iletilirdi. Ayrıca bu evlerin bahçelerinde mutlaka bir de su kuyuları bulunurdu. 


Hamamlar:
Temizlenme, toplantı yeri olmasının yanı sıra zenginliğin, ihtişamında göstergesi olan hamamların sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Roma Dönemine tarihlenen ve gymnasium- hamam yapı kompleksi içersinde yer alan Balatlar hamamı, merkez Lala köyünde tespit edilen Roma Dönemine tarihlendirilen hamam kalıntısı, Candaroğulları zamanından kalma Yukarı (Alalhaddin) Hamam, İsfendiyaroğulları zamanından kalma Yalı (Varoş) Hamamı ve Osmanlı döneminden kalma Tuzcular Hamamı bulunmaktadır.

Çeşmeler:
2006 yılındaki Müze kurtarma kazısı sırasında mermerden yapılma entablatur bulunmuştur. Alınlığın çeşme yapısına ait olduğu ilk bakışta anlaşılmaktadır. Mimari blok incelendiğinde en az bu bloktan iki tane daha olmadır. Son derece ince işçilikle dantel gibi işlenmiştir. Yatay geisonlara bakıldığında her biri birbirinden farklı deniz kabukluları hemen fark edilir. Süsleme özellerine göre Hadrian Dönemine (M.S. 117 – 138) tarihlendirilmektedir. 

Sinop'ta Osmanlı döneminde çok sayıda çeşme yapılmış ve günümüze kadar kalabilmişlerdir. Hemen hemen her sokakta iki ya da üç tane yer almaktadır. Bu çeşmelerin büyük çoğunluğu yakın zamana kadar Sinoplulara hizmet vermekteydi. Ancak Amerikalıların radar inşaatında dinamit kullanmaları Ada’nın sularının kaçmasına ve akan çeşmelerin kurumalarına neden olmuştur.

Günümüze ulaşan Osmanlı dönemi çeşmeleri:
Sarımsaklı çeşmesi, Halk çeşmesi, Sehabettin Ağa çeşmesi, Şehitler çeşmesi, Saray çeşmesi, Fışkıran Çeşmesi, Terazi çeşmesi, Aslan çeşmesi, Eski Vali Konağı çeşmesi, Kefevi çeşmesi, Bekir Paşa çeşmesi, Kethüda Mehmet Ağa çeşmesi, Balat çeşmesi, Okullar Altı çeşmesi, Reci çeşmesi, Karakum çeşmesi. bu çeşmelerden ikisi Rum halk tarafından yapılmış ve mimari bezeme olarak diğer çeşmelerden farklılık teşkil etmektedir. bu çeşmeler Okullar Altı çeşmesi ve Reci çeşmesidir.

Günümüze ulaşamayan çeşmelerinde sayıları bir hayli fazladır: Bu çeşmelerin hiç birisi günümüze ulaşamayıp sadece yazıtlarından ve şerriye defterlerinden bilmekteyiz.

Anadolu Selçuklu Dönemi’nden İsmail Bey Çeşmesi.
Osmanlı döneminden: Arasta Çeşmesi, Şatır Çeşmesi, Dalbazoğlu Çeşmesi, Hacı Kaptan Çeşmesi, Kara Hasanoğlu Çeşmesi, Kapan Çeşmesi, Şekerhane Çeşmesi, Mahruki Zade Hanım Çeşmesi, Susuz Çeşmesi, Kaleyazısı Çeşmesi, Mektep Çeşmesi, Hilmi Çeşmesi, Beyaz Kadın Çeşmesi, Tabakhane Çeşmesi, Hoca Kemal Çeşmesidir.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki su medeniyetinin kalıntıları ortaya çıkartılıp restore edilebilirse, Türk-İslam döneminde Sinop’u saran çeşme ağından bugün sular aktarılabilirse Sinop tarihine ve kültürüne en büyük hizmet edilmiş olur. Bu konunun akademik düzeyde araştırılması ve ortaya çıkan sonuçların projelendirilmesi ve konunun muhatabı olan tüm paydaşların üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri Kültür Mirasına en büyük katkı olacaktır. Şu unutulmamalı ki doğru proje kaynağını bulur. 

(Sinop Pancar Deposu)

(Balatlar)

KAYNAKLAR
BRYER, A., WINFIELD, D., The Byzantine Monuments And Topography of The Pontus, Volume 2, Dumbarton Oaks Research Library and Collection, Washington, 1995. 

ESEMENLİ, D., Sinop İli Türk Dönemi Mimarisi, yayınlanmamış Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 1990.

GÜLDAL, F., Fetihten Osmanlılara Kadar Sinop Şehri Tarihi, yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2003.

IŞIK, A., Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2001.

KOÇAK, Ö., Eski Çağ Tarihinde Sinope: Başlangıçtan M.S. 395 Yılına Kadar, yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 1993. 

ULUĞ, H., Sinop Kitabeleri ve Çeşmeleri, Sinop Matbaası, Sinop, 1923.

ÜLKÜTAŞIR, M. Ş., Sinop’ta Candaroğulları Zamanına Ait Tarihi Eserler, Burhaneddin Basımevi, İstanbul, 1934.

H. Turoğlu., C. Bayraktar., \"Sinop Geç Roma Dönemi Su yapılarının Rekonstrüksiyonu\", Roman Art and Civilization a Common Language in Antipuity Catalogue of the itinerant exhibition, Ed. M. Lacop, Mart 2014, 234-235.