Birçok bireyin aynı amaç ve hedefler doğrultusunda bir araya gelerek birlikte oluşturduğu dernekler, birer sivil toplum kuruluşudur. 
Siyasi partilerde olduğu gibi ülke demokrasisine önemli katkıları olmaktadır. 
Sivil toplum kuruluşları toplumların gözü, kulağı ve sesidir. 
Devlet kurumlarının yöneticileri ile halkın arasında köprü vazifesi görmektedir. 
Misyonları, temsil ettikleri toplulukların düşüncelerini çeşitli platformlarda ve düzenledikleri etkinliklerde ifade etmenin yanı sıra, aynı zamanda proje üretmek, sorunlara çözüm aramak, bilimsel araştırmalar yapmaktır. 
Varlıklarını üyelerden aidat adı altında tahsil ettikleri gelirlerle sürdürmektedirler. 
Ana gayeleri karşılıksız hizmet etmektir. 
Her sivil toplum kuruluşu bağlı olduğu mevzuat ve çalışma tüzüğünün hükümleri doğrultusunda çalışmalar yaparak devlete ve üyelerine katkı sağlamaktadır. 
Derneklerin de, derneğe üye olan fertlerin de sorunları çok. 
Sosyal Devlet anlayışı günümüzde bireyin refahını gözetiyor olsa dahi derneklerden beklentiler azalmış değil. 
Dernekten arzu ettiği şekilde faydalanamayan bir üye, kaydını sildirerek bağını koparmaktadır. 
Dernek yönetimi de ayakta durabilecek şekilde üye sayısını muhafaza edemez ise girdiği ekonomik sıkıntının kurutuluşunu kendini fesh etmede bulmaktadır.
Dernekler üzerine yapılan araştırmaların sonuçlarını incelediğinizde, çeşitli sebeplerle kapatılan dernek sayısının faal durumda bulunan dernek sayısının çok üzerinde olduğunu hemen göreceksiniz.
Burada zikredeceğimiz sayı, Türkiye’nin bir nevi dernekler mezarlığına dönüştüğüne dair algı oluşturmasın sizlerde. 
Tüm yetersizliklere rağmen kapatılan dernek sayısı kadar, açılan dernek sayısı da mevcut ülkemizde. Kapanan bir dernekten doğan açık, yeni açılan derneklerle dolduruluyor.
Türkiye’de feshedilmiş dernek sayısı 150 bin dolayında seyretse de, faal durumda olan dernek sayısı 100 bini aşmış durumda. 
Başka bir deyişle ülkemizde aktif olarak faaliyetlerini sürdüren 100 binin üzerinde dernek bulunuyor.
 
İstanbul iller sıralamasında birinci sırada geliyor. Çünkü ülke genelindeki derneklerin yüzde 20’si İstanbul’da kayıtlı. 
Sinop ise iller sıralamasında 400’e yakın dernekle 62. sırada yer alıyor.
Tüm dernekler, hedefledikleri kitlelere göre ele alındığında, yüzde 51,2'si tüm insanları, 17,9'u belli bir topluluğu yani hemşehrileri, 7,4'ü gençleri, 1,4'ü belli bir meslekte çalışan gençleri, 1,4'ü diğer grupları, yüzde 6'sı çocukları, yüzde 0,4'ü belli okul mezunu olan kişileri, yüzde 1'i engellileri, yüzde 0,9'u doğal hayatı, yüzde 0,3'ü belli bir kurumda çalışan kişileri, yüzde 1,4'ü yoksulları, yüzde 5,1'i kadınları, yüzde 1'i belli bir hastalığı olanları, yüzde 1,1'i yaşlıları kapsıyor. 
Faaliyet alanlarına göre bakıldığında da, derneklerin yüzde 15,5'i sosyal hizmetler, yüzde 3'ü çevre ve doğal hayatın korunması, yüzde 0,5'i kalkınma ve konut, yüzde 0,9'u bireysel özgürlükler ve insan hakları, yüzde 7,4'ü diğer, yüzde 32,1'i kültür, spor ve rekreasyon, yüzde 11,8'i eğitim ve araştırma, yüzde 2,4'ü sağlık hizmetleri, yüzde 2,4'ü hizmet amacıyla kaynak oluşturma ve gönüllülüğün teşvik edilmesi, yüzde 0,3'ü uluslararası faaliyetler, yüzde 17,3'ü dini hizmetlerin gerçekleştirilmesine yönelik hizmet faaliyetleri, yüzde 6,5 çalışma hayatı ve meslekle ilgili çalışmalar yapmak üzere hizmet veriyor.
Faal dernekler içerisinde, dini hizmetlerin gerçekleştirilmesine yönelik hizmet faaliyetleri (cami, kuran kursu, kilise, havra) amacıyla kurulan dernekler ilk sırada yer alıyor. Ancak son yıllarda kurulanlar içerisinde, bu amacı taşıyan derneklerin artışında azalma görülüyor.
İstanbul’da faaliyet gösteren Sinoplu derneklerin sayısı 200 civarında. Kahır ekseriyeti yardımlaşma ve dayanışma adı altında faaliyetlerini sürdüren hemşehri derneği. 
 
Genel hatlarıyla dernekler hakkında dağarcığımızdaki bu istatistiki bilgileri verdikten sonra Fatih’in fethettiği, heyhat ki yeni nesillerin bir türlü keşfedemediği İstanbul’un dernek zengini bir il olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
En etkin dernekçilikte zaten İstanbul’da yapılıyor. Diğer illerde derneklerin faaliyetleri pek dikkat çekmiyor. 
İstanbul’da yaklaşık 400 bin Sinoplu yaşıyor. Sinoplu derneklerin toplam 
üye sayısı 40 bin dolayında. 
Çatı konumunda sekiz dernek bulunuyor. Bir kısmı federasyon, bir kısmı işadamı derneği, diğeri de platform. 
İçlerinde çiçeği burnunda olan dernek bulunduğu gibi çeyrek asrı geride bırakmış, kökü mazinin derinliklerinde, yetişmiş donanımlı insanlara sahip 13 şubeye sahip dernekte var. 
Sinop İli ve İlçeleri Kültür ve Yardımlaşma 
Derneği (SİYAD), Sinoplu Dernekler Federasyonu (SİNDEF), 
Tüm Sinop Dernekleri Federasyonu (TÜSİDEF),  Sinoplu İşadamları 
Derneği (SİAD),  Tüm Sinoplu İş Adamları ve Yardımlaşma Derneği (TÜSİYAD), Kağıthane Sinop Dernekler Platformu (KASİNDER), Kocaeli Sinoplu Dernekler Federasyonu (KOSİDEF), Durağan Dernekleri Federasyonu (DUDEF) bölgenin popüler sivil toplum kuruluşlarıdır.
En mutlu il olmasına karşın, yaşlı nüfusa sahip iller arasında yer alıyor kuzeyin yıldızı Sinop. Habire büyük şehirlere göç veriyor. 
Bunda bölgede istihdam alanlarının olamayışı en büyük neden.
Yoksulluk ve yoksunluklar sebebiyle doğduğu evini, köyünü, şehrini terk etmek zorunda kalan Sinoplular yaşadıkları hatta yaşam mücadelesi verdikleri desek daha doğru olacak her türlü imkansızlıklara rağmen Büyükşehirlerde dernekleşmeye devam ediyor. 
Her geçen yıl, bir önceki yıla göre Sinoplu derneklerin sayısı az da olsa artıyor. Buna paralel olarak derneklere olan tepki ve eleştiri sayısı da bir o kadar çoğalıyor.
Eleştiri yapmak ve eleştiriye açık olmak bir sanattır. 
Yıkıcı eleştiriyi herkes yapar; önemli olan yapıcı eleştiride bulunabilmektedir. O da insanımızda bilgi, birikim ve donanım ister.
Bir hikaye ile yazımıza ara verelim. Bu hikayede nasıl eleştiri yapılacağını ve eleştiri alacağınızın hikayesini okuyacaksınız.
Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yapıtlarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu “Renklerin Ustası” anlamına gelen Ranga Geleri olarak tanısa da kısaca Ranga Guru derlermiş.
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Racigi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini bitirerek Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş.
Ranga Guru: “Sen artık ressam sayılırsın Racigi. Artık senin resmini halk değerlendirecek” diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve meydanda en görünen yere koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Racigi denileni yapmış. 
Racigi birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki tüm resim çarpılardan neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.
Resmi alıp götürmüş Ranga Guru’ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.
Ranga Guru üzülmemesini ve yeni bir resim yapmasını istemiş. Racigi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru’ya götürmüş.
Ranga Guru resmi tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.
Racigi denileni yapmış. Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da boyalar da bırakıldığı gibi duruyor. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.
Ranga Guru demiş ki: “Sevgili Racigi, sen ilk resminde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız eleştirebileceklerini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı… Oysa ikinci resminde onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Şunu hiç unutma sevgili Racigi, kötü yönde eleştirmek kolaydır, yapıcı eleştiride bulunmak ise eğitim gerektirir.”