Sayın Başkan Belovacıklı’nın Russelsheim gezisinin haberini duyunca çok heyecanlandım. Uzun süredir Türk Kadınlar Derneği’nin güzel çalışmalara imza attığının haberini alıyordum. Dilerim ki Başkan çalışmaları yerinde inceleyerek ve dernek yönetimi ile işbirliği sağlayarak önümüzdeki dönemde aydınlık yüzümüz olan Gerzeli kadınlarımızın böylesi sivil inisiyatifler içerisinde daha da fazla yer almasını sağlayacaktır. 

 
Bununla birlikte, bu gezinin Sinop ve Gerze için çok önemli bir fırsat olduğuna inanıyorum. Keşke Osman Belovacıklı gitmişken Russelheim’a en fazla 2 saat uzaklıktaki santralleri bir gezse diyorum. Almanya’nın sanayisine can veren, istihdam yaratan ve kalkınmasında geçmişten bugüne önemli rol oynayan bu santraller şehrin içinde ve doğa ile iç içe. 
 
Örnek vermek gerekirse, Frankfurt’taki Großkrotzenburg Santrali; Mannheim’daki Großkraftwerk Santrali, Saarland’daki Bexbach Santrali; Heilbronn’daki Heilbronn Santrali; Duizburg’daki Walsum Santrali veya Gelsenkirchen’daki Westerhold Santrali. Bunların hepsi kömür yakıtlı Termik Santraller. 


Başkana bu konuda tek bir sorum var, medeniyetin, mühendisliğin ve çevreciliğin beşiği olan Almanya, sizin iddia ettiğiniz gibi etkileri olsa, bu santrallere müsaade eder miydi? Ya da şöyle soruyorum, Almanya Hükümeti bırakın bunlara müsaade etmeyi, 19 tane yeni termik santral yapımına izin verir miydi?


Bugüne kadar bilimsel olarak defalarca izah ettim, anlattım, ama Başkan yine de anlamamakta ısrar ediyorsa, bir de gitsin oradaki mühendislerden bu santrallerin teknolojisini ve çevreciliğini dinlesin. 


Tekrar söylüyorum, günümüzde Avrupa ve ABD’de kurulmakta olan santraller Temiz Kömür Yakma Teknolojisine dayalı Süperkritik tesisler olup planlanan ve inşası devam eden bu teknolojiye sahip santrallerin kapasitesi Avrupa’da yaklaşık 30.000 MW, ABD’DE ise 25.000 MW civarındadır.


Unutulmamalıdır ki; Türkiye’nin de yeni, modern ve son teknoloji ile kurulacak santrallere kavuşması demek, 30-40 yıl öncesinin teknolojisi ile kurulan, baca gazı arıtma tesisi olmayan, eski ve çevreye zararlı santrallerin kapatılması, bu santrallere olan mahkûmiyetimizin sonu demek olacaktır! 


Yine unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin elektrik ihtiyacını karşılayabilmesi için yılda 8.000 saat ve üzeri elektrik üretebilecek baz yük santrallerin ivedilikle ihtiyacı vardır. Rüzgar enerjisi santralleri (RES) yılda 2.500-3.000 saat, hidroelektrik santralleri (HES) ise 4.000-6.000 saat çalışabilir ve elektrik üretebilir (rüzgar ve suyun emre amadeliği ancak bu kadardır). Dolayısı ile RES ve HES’ler mutlaka aynı kapasitedeki bazı yük santralleri ile yedeklenmelidir ki, bu durum ancak ihtiyacından fazla elektrik üretebilen ülkelerde (Almanya gibi) söz konusu olabilir. Ekonomisi hızla gelişen ve elektrik tüketimi giderek artan ülkemizde ise bu durum ancak 2030 yıllarına doğru gerçekleşebilecektir, tabii ki termik santral yatırımları bu hızla devam ettiği takdirde. 


TEİAŞ’ın projeksiyonlarına göre de 2016-2018 yılları arasında Türkiye’nin elektrik üretimi elektrik talebini karşılayamayacaktır. Gerekli yatırımlar yapılmaz ise bu bizim için Karanlık Çağ’ın başlangıcıdır. 


Son olarak bu hafta bir yaşanan bir diğer gelişmeye de dikkat çekecek olursam, bildiğiniz gibi Nisan ayındaki %19’luk zamdan sonra doğalgaza bir yıl içerisinde ikinci defa, bu sefer %10 zam geldi. Bu zammı yaklaşık olarak %9’luk elektrik zammı takip etti. Bu durum elektrik üretiminde doğalgaza büyük oranda bağlı oluşumuzun kaçınılmaz bir sonu. 


Elektrik üretimimizi diğer baz yük santralleri ile çeşitlendirmezsek, doğalgaza ve elektriğe önümüzdeki dönemde yeni zamların gelmesi de kaçınılmaz gözüküyor.  Bu fatura hepimizin, bu para hepimizin cebinden çıkıyor lütfen bunu unutmayalım.  





- - - -