Batı toplumu üç yüz yıl şikayet ettiği sorunlarını tartışarak vardığı noktada endüstriye dayalı bir yaşam biçimine ulaştı.İçinde yaşadığı sınıfa dayalı problemlerini herkesin ağzına bir parmak bal sürecek şekilde gelir düzeyi elde etme başarısı  ise sömürgeciliğe dayanır.Kapitalist felsefeye has temel nitelikler olan ferdiyetçilik, rasyonellik, faydacılık gibi unsurların toplumda karşılık bulması okul veya öğreti ile değil endüstrinin topluma dayattığı yaşam biçimi sonucunda ortaya çıktı.Oluşan yaşam biçiminin akla hayale gelmez hastalıklarını ise günümüz itibariyle an be an hala yaşamaktayız.

       Girdiğimiz batılılaşma mecrasında öğretiye dayalı hiçbir deneme bize batı toplumunun niteliklerini enjekte edemedi.Endüstri toplumu olma yönünde katettiğimiz mesafe ise bizi, kendimizi tanımlayamadığımız farklı bir kişiliğe itti.Yüzleştiğimiz yaşam biçimi beklentilerimizi karşılayamadığı gibi özlemlerimize konu, geçmişe dönmenin önünü de tıkadı.İstemediğimiz davranış biçimlerinin savunucusu olmak zorunda kaldık.Abes gördüğümüz, ahlaken tutarsız bulduğumuz eylemler yaşamımızın bir parçası oluverdi.Kimlik arayışı içinde bocaladığımız, memnun olmadığımız halde barışık yaşamak zorunda hissederek, avucumuzun içinde bulduğumuz bu yaşam biçiminin temel belirleyicisi, kanımca sanayi toplumu olma yönünde fevkalade plansız proğramsız biçimde katettiğimiz mesafedir.

 

         Devasa metropollerin çığlıkları içerisinde can veren bir  inanç ve  kültürümüzün olduğundan haberdar eden, vicdanların sağırlaştığı dönemler yaşıyoruz.Yüz yüze kaldığımız bu olaylar toplum olarak durduğumuz yerin en gerçekci habercisidirler.Otuz yıl önce hiç kimsenin söylenmesi akla gelmeyecek düşünceler bugün medyanın kampanyasına konu olup toplumda karşılık bulabilmektedir.Yakın tarih ve tecrübemizin köklü uyarılarına, inançlarımızın sırtımıza yüklediği sorumluluğa, tarihi misyonumuzun atfettiği varoluş nedenimize rağmen böylesine kötü, böylesine yanlış bir fikirde kendini ifade edebilen bir çoğunluğun oluşabilmesi bizleri problemin merkezine taşıyacak araştırmalara ve çözüm arayışlarına sevketmelidir.

           Nefrete dayalı bir fikre destek verenlerin bilmesi gerekense bugün  bu ülkeye faydalı olamayanların yarın zarar verebilme potansiyellerini görme zorunluluklarıdır.Ciddi bir dönemdir doğuda insanlarımızı fayda oranına göre değerlendirerek ihmal eden politikalar, o bölgenin başkaları tarafından kullanıldığında ne kadar zarar verebildiği tecrübesini pahalıya ödettiler.Sahip çıkılıp kendisi için faydalı hale getirilemeyenleri,  bu sancılı coğrafyada birileri kontrol edip sizler için zararlı hale getirebilir.Neticede bu kadar abes bir fikrin ana akım medyada kampanyaya konu olmasının nedenini buralarda aranması gerektiği düşüncesindeyim.Ne dersiniz, birileri Suriyede edindiğimiz konumdan rahatsız olup, bize karşı kullanacak malzeme bulamamaktan mı şikayetçi?Ne dersiniz birileri bizi karşı taraftan taşa tutarak sinirlerimizi bozup yanımızdaki altın olacakları onlara atmamızı mı sağlamaya çalışıyorlar?