Dr. Ferit Erdoğan, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, organ nakli ile ilgili toplumu aydınlatıcı bilgiler aktardı.

Tedavisi mümkün olmayan hastalıklar nedeniyle görev yapamayacak derecede hasar gören organların yerine, canlı veya kadavradan alınan sağlam organın naklinin yapılarak hastanın tedavi edilmesine “organ nakli” denildiğini ifade eden Erdoğan, organ nakillerinin; canlıdan veya kadavradan olmak üzere ikiye ayrıldığını vurguladı.

Kadavradan nakillerin; trafik kazası, beyin kanaması vb. nedenlerle yoğun bakımda tedavi edilirken beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organlarının bağışlanması ve bağışlanan organın nakledilmesi sonucu gerçekleştiğini anlatan Erdoğan, hastanın eşi veya yakın akrabalarının veya etik kurul kararıyla akraba olmayanların organ bağışı yapması sonucu yapılan nakillerin ise canlıdan nakilleri oluşturduğunu kaydetti. Erdoğan, “Böbrek, karaciğer ve akciğer hem canlıdan hem de kadavradan nakil yapılabilen organlardır. Kemik iliği canlıdan nakil yapılan dokudur. Bahsi geçen organ ve dokular haricindeki nakiller ise sadece kadavradan yapılabilir” diye konuştu.

Ülkemizde mevcut yasalara göre canlıdan organ bağışının 4. dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından yapılabildiğini aktaran Organ Nakli Koordinatörü Dr. Ferit Erdoğan, şunlar söyledi:“Alıcının 4. dereceye kadar kan ve kayın bağı olan yakınlarını yasalarımız şu şekilde tanımlamıştır: 1. derece akrabalar; anne, baba, eş, çocuk. 2. derece akrabalar; kardeş, torun, dede, nine, büyükanne, büyükbaba. 3. derece akrabalar; yeğen, torun çocuğu, dayı, teyze, amca, hala. 4. derece akrabalar ise 3. derecedekilerin çocuklarıdır. Akrabalık ilişkisi bulunmayan alıcı ve vericinin durumu ise, 27512 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğine göre kurulan etik kurul ile belirlenir. Etik kurul kararıyla akraba olmayanlardan nakil yapılabilir. Bu kurul İl Sağlık Müdürlüğünün bünyesinde bulunur.”

Kadavra bağışlar yetersiz
Kadavradan ve canlıdan organ nakillerinde ülkemizin durumunu da değerlendiren Dr. Ferit Erdoğan, “Türkiye’de böbrek naklinin yüzde 75’i canlı verici dediğimiz anne, baba, kardeş veya diğer akrabalardan; yüzde 25’i ise kadavra donör dediğimiz vericilerden alınmaktadır. Oysaki diğer ülkelere baktığımızda durumun tam tersi olduğunu görüyoruz. Örneğin; İngiltere’nin genel durumuna baktığımızda yüzde 20’sini canlı vericiden, yüzde 80’ini kadavra vericilerden sağladığını görüyoruz. Canlıdan organ nakli istenen bir şey değildir. Kadavra bağışlar yeterli olmadığından canlıdan nakiller zorunlu olarak yapılmaktadır” açıklamasını yaptı.

Sağlık Bakanlığının ülkemizde organ bağışının arttırılması konusunda yoğun çaba içerisinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Ülkemizde son yıllarda beyin ölümü tespitleri ve organ bağışı konusunda artışlar sağlanmıştır. Bazı rakamlar vermek gerekirse 2015 yılında ülkemizde tespit edilen beyin ölümü sayısı bin 965’tir. Bunlardan 471 kişide aile organları bağışlamıştır. Aile izni oranı kabaca yüzde 24’tür. Ancak hasta sayısı organ bağışı sayısından daha fazla artmaktadır. Canlıdan organ nakli sayısı 2015 yılında 3 bin 405, kadavradan organ nakli sayısı ise bin 491’dir” dedi.

Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Organ Nakli Koordinatörü Dr. Ferit Erdoğan, ülkemizin organ nakli konusunda dünyadaki durumunu da şu ifadelerle değerlendirdi:
“Ülkemiz organ nakli konusunda başarılı ülkelerden biridir. Çok iyi hekimlerimiz çok iyi sağlık hizmeti veren hastanelerimiz bulunmaktadır. Özellikle dünyada canlıdan organ naklini en fazla yapan ülkelerden biriyiz. Burada Kurucu Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Haberal hocamızı anmadan geçemeyeceğim. Hocamız öncü ve vizyoner kişiliği ile ülkemizde organ naklinde birçok ilklere imza atmış ve ilgili yasaların çıkartılmasını sağlamıştır. ‘Erken yola çıkan yol alır’ ifadesini doğrularcasına ülkemiz organ nakli konusunda çok aşama kaydetmiştir.”

Herkes bağış yapabilir
Organ naklinin, tıbbın en gelişmiş ve ileri konularından olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bazı hastalıkların tek tedavi şansıdır. Nakil sonrası hastaların hayat kalitesi ve ömrü uzar. Nakilden sonra hastalar çalışabilir, evlenebilir, çocuk sahibi olabilir. Kişilerin hastalıktan kurtulup üretken hale gelmeleri ülke ekonomisine de katkı sağlar. Organ bağışı; kişinin hayatta iken kendi iradesiyle, organlarının bir kısmını veya tamamını ölümünden sonra başkalarının tedavisi için kullanılmak üzere izin vermesidir. 18 yaşını aşmış, akıl sağlığı yerinde ve mümeyyiz olan herkes organ bağışı yapabilir. Bağış yapılabilecek yerler; aile sağlığı merkezleri, tüm kamu ve özel hastaneler, sağlık müdürlükleridir. Prosedür olarak bir form doldurulup organ bağış kartı verilmektedir. Daha sonra bu bilgiler Türkiye Organ ve Doku Bağış Sistemi’ne kaydedilmektedir” ifadelerini kullandı.

Beyin ölümü ile bitkisel hayat arasındaki farkı da açıklayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Beyin ölümü, beyin fonksiyonlarının geriye dönüşümsüz şekilde kaybıdır. Beyin ölümü hem dini açıdan hem de hukuki acıdan gerçek ölüm olarak kabul ediliyor. Kişide beyin ölümü gerçekleştikten sonra kalbi durana kadar ki süre organ bağışı konusunda fırsat yaratır. Beyin ölümü nöroloji veya anestezi uzmanından biri, beyin cerrahi veya yoğun bakım uzmanından biri olmak üzere 2 hekim imzasıyla onaylanır. Beyin ölümü bitkisel hayattan farklıdır. Bitkisel hayatta beyin fonksiyonları geri dönebilir, hasta komadan çıkabilir. Beyin ölümünde ise bu mümkün değildir.”
İslam dininin organ bağışına bakışına da açıklık getiren Erdoğan, “Dinimiz ve tüm büyük dinlerin organ bağışına bakışı olumludur. İslam dininin yaygın olduğu ülkemizde İslam dininin organ bağışına bakışı Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı açıklamaya dayandırılır. Diyanet İşleri Başkanlığının açıklaması, belirli şartlar sağlandığında organ bağışı yapılabileceği yönündedir” dedi.
Dr. Ferit Erdoğan, organ bağışının yapılabilecek en büyük iyiliklerden bir olduğunun altını çizerek, “Bağışla birkaç kişinin hayatı kurtulabilir. Yaşamak güzeldir, yaşatmak ise sonsuz. Bağış yapalım, organlarımız toprak olmasın” sözleriyle açıklamasını tamamladı.
 
Editör: Vitrin Haber