Bundan çok yıllar önce zannedildiği gibi daha da kötü değildi köylerimizin durumu . İnsanlar karınlarını pekala doyurabiliyorlardı memleketlerinde. Zengin bir yaşam sürmeseler de gurbetlere, fonlara, zengin yardımlarına ihtiyaç duymadan yaşayıp gidiyorlardı küçük şirin köylerinde. O zamanlar köylerimizin en önemli gelir kaynaklarından biriside cevizdi. Çoğu köyümüzde asırlık ceviz ağaçları nazlı kuğular gibi dallarını uzatırdı gökyüzünün mavi sonsuzluğuna doğru… Herkesin dedesinin dedesinden kalan ceviz ağaçları vardı. Her birinin tokuması(hasadı) günler sürerdi bazen. Hatta cevizleri tokutturmak için uzman işçiler tutulurdu o azametli ağaçların o yılki mahsullerini kaldırabilmek için.

İlimizin bulunduğu iklim kuşağı ve sahip olduğu toprak yapısı birlikte düşünüldüğünde ceviz bitkisinin anavatanlarından olduğunu görürüz. Bir bitkinin anavatanında olması o bitkinin orada ekonomik manada çok geniş ve karlı olarak üretilebilmesi yüzünden önemlidir. Bilimsel veriler coğrafyamızda cevizin önemli merkezlerinden birisinin İç Batı Karadeniz olduğunu göstermektedir. Bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki ; ceviz bu toprakların öz çocuğu olup yüzyıllar boyunca Sinopluların damaklarına tat , sofralarına ekmek getiren kutlu bir kaynak olmuştur. Çeltik tahıllar grubunda nasıl yüzlerce yıldır insanımıza ekmek olmuş, aş olmuş cevizde meyveler grubunda bu topraklarda asırlarca insanımızı doyurmuştur.

Durum böyle sürüp giderken birden mobilya sektörü keresteciler kanalıyla köylerimize sızmış ve hammadde olarak gözüne kestirdiği asırlık muhteşem cevizlerimizin kuturunu ölçmeye başlamıştır. Sinop 1980’li yıllarda sadece büyük bereketli topraklarını Altınkaya Baraj gölünün altında bırakarak ana damarlarından birisinden olmamış, yüzlerce yıldır insanlara geçim kapısı olan cevizlerimizi de kimse farkına varamadan ne oluyor sorusunu sormaya bile fırsat bulamadan elimizden alıvermiştir. Bir yıllık ceviz mahsulü parasından da aşağıya bir miktara mobilyacı taşeronlarına satılan asırlık ulu cevizler vahşice katledilmiştir. Hey gidi hey ve her birisi bir ton civarında ceviz veren koca kutlu cevizler. İnsanlar cevizleri keserken biz ne yapıyoruz diye hiç düşünmemişler mi? Bunları ben dikmedim ki keseyim diye hiç mi sormamışlar kendine. Kimin diktiğini dedem bile bilmez ağaçlara ben nasıl kıyarım diye hiç mi düşünmemişler acaba? Her yıl bereketiyle ambarımı dolduran bu güzel ürüne ben nasıl kıyarım diye sormamışlar mı acaba? O zamanın aklı selim kişileri neden dur dememişler bu katliama. Cevizler kesildikçe oluk oluk su akmış kesim yerlerinden. Bazı yaşlılar o zamanın gençlerine kesmeyin, etmeyin bakın görmüyor musunuz ağaçlar ağlıyor,kıymayın deseler de bu cılız sese kulak veren nedense hiç çıkmamıştır. O zamanın devlet ricali de bu kıyıma sessiz kalmış hatta bir ölçüde destek olmuştur diyebiliriz. Onlarda bu durumun varacağı kötü noktayı sezememiş bitmez tükenmez zannetmişlerdir bu cevizleri de bu katliamı durdurun diyememişlerdir. Sinop’un tarihinde kara sahnelerden birisidir bu ceviz katliamları.

Bugün köylerimiz bitti diye konuşuyorsak bundan daha 20 sene önce yapılan bu acı katliamın payı bu bitişte ne kadardır acaba? Bilinçsizce yapılan yanlışlar bugünkü acı sonu hazırlamıştır. Eğer cevizlerimiz bugün yerinde duruyor olsaydı bu kadar göç verir miydik ve fonlara ,yardımlara bu kadar muhtaç durumda olur muyduk? İki ağaç ulu cevizi olan kimseye muhtaç olmadan yaşardı bu topraklarda.

Sinop’un zengini Sinop’a yatırım yapmıyor diye yakınan bizler her yıl oluk oluk paralar akıtan ceviz ağaçlarını yani bindiğimiz dalı kesip kamyonların kasasına yükleyip uzak diyarlara masa , sandalye,dolap olmaya göndermedik mi? Kaldı ki ceviz para etmedi de sattık diyen de yoktur . Ceviz meyvesi tarihin her döneminde her zaman para etmiştir. Gerek sayılamayacak kadar çok tıbbi özellikleri ve gerekse muhteşem lezzetiyle her zaman değerli olmuştur. Şöyle basit bir kıyaslama yaparsak bir kilo ceviz bir ölçek buğdaydan pahalı olmuştur da ucuz olmamıştır hiçbir zaman.

Ceviz bu memleketin öz çocuklarından biriydi. Yıllar önce biz dur demedik,köylüler birbirinden görerek sanki ceviz katliamına giriştiler. Sadece Durağan ilçemize bağlı küçük bir köy olan Ulupınar Köyünden(Aşağı Alınca Köyüne bağlı bir mahalle iken sonradan muhtarlık olmuş) bir senede 50 kamyon dolusu ceviz tomruğu taşınmış. Eğer sadece o yıl kesilen bu cevizler kalmış olsaydı köyün yıllık 250 milyardan fazla cevizden geliri olurdu. En güzel en verimli ağaçları kestikte beğenmediğimiz kötüleri kaldı o günlerden bugüne. Onlarda köylümüzün kendisine yetmez hale gelmiş zaten. Böyle muhteşem bir gelir kaynağını ve doğal güzellikleri yok etmenin hesabını tarih soracaktır. Aslında tarih hesabını sormuştur. Ceviz intikamını Sinopludan fena almış ve kendisinin dolap olduğu, vitrin olduğu yerlere işçi etmiştir bu toprakların sahiplerini. Sinop Türkiye’nin en çok göç veren illerinden birisi olmuştur. Hatta bazı yıllar birinciliğe tırmanmıştır bu çirkin sıralamada.

Bu memleketin öz çocuğu olan ceviz bu topraklarda tekrar eski haşmetine kavuşmalıdır. Dereleri,bahçeleri yine ceviz ağaçları süslemelidir. Sadece Durağan ilçemizde 10.000 ‘den fazla ulu ceviz katledilmiştir. İlçemiz genelinde ceviz Sinop topraklarıyla tekrar kucaklaşmalıdır. Ceviz bu memleketin insanına asırlarca ekmek oldu, katık oldu. Sinop’un tarımsal çıkış noktalarından birisi yine bu eski dosttur. Dekara 10 aşılı ceviz fidanı ile bahçe tesis edilebilmektedir. Bir dekar aşılı ceviz bahçesi 10 yaşına geldiğinde 800-1000 kg/dekar ceviz verimi vermekte olup gerçektende karlı bir tarım koludur ceviz yetiştiriciliği. Sinop’un bize sunup ta ondan ama öyle ama böyle aldıklarımızı versek Sinop daha cömert olacaktır eskisi gibi. Daha güzel bir Sinop için öldürdüğümüz SİNOPLUYU, cevizi tekrar bu topraklarla buluşturalım.

(ARŞİV-0
4/09/2006)