Güzelyurt

Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji Müzesi
Güzelyurt merkezinde, St. Mamas Manastırı’nın hemen yanında yer alan bu müze, 1974’de olan Barış Harekâtından sonra açılan ilk müzedir. Önce Metropolit olarak kullanılan bu bina, 1974 sonrası Eski Eserler ve Müzeler dairesine tahsis edilir. Gereken düzenleme ve tadilat işleri yapıldıktan sonra, Müze 1979 yılında ziyarete açılır.
 
İki katlı olan Müze iki bölümden oluşmaktadır. Alt katta Doğa bölümü yerleşmekte. Burada, Kıbrıs’ta görülen ve göçmen kuşlar, hayvan türleri, yılanlar, böcekler, Akdeniz’de olan balık türleri ve adanın yapısında olan taş çeşitleri sergilenmektedir. Üst kattaki Arkeolojik bölümünde ise Neolitik Çağ’dan Ortaçağ’a kadar eski eserler sergilenmektedir. 1980 yılında Salamis’te bir turist tarafından denizde tesadüfen bulunan ve M.Ö 2 yüzyılla tarihlenen iki geyik heykeli ve 68 cm boyunda Artemis heykeli, Soli Antik Kenti kazılarında bulunan paha biçilmez birçok eserler de Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Vuni Kalesi

Marion kentinin, Pers sempatizanı olan kralı Doxandros of Marion tarafından; civardaki Yunan taraftarları yerleşim birimlerinin kontrolü için; 5’nci yüzyılda yaptırılmıştır.
Saray’da; 137 oda var. Bunlar: idari bölümleri, yatak odalarını, erzak depolarını, hamam ve çalışma odalarını kapsıyor. MÖ.449 yılında; bölgedeki Pers egemenliği, yerini Yunan egemenliğine bırakınca; Saray işlevini yitirir. Toplam:70 yıllık bir dönemde ayakta kalmıştır. Daha sonra ise; MÖ.380 yılında; Soli halkı tarafından yıkılır ve bir daha yenilenmez. Sarayın su ihtiyacı için kayalara oyulmuş sarnıçlarda biriken yağmur suları kullanılmış. Erzakların depolandığı bazı odaların içlerine; anforaların oturtulduğu çukurlar göze çarpıyor. Hamamlar; sıcak hamam türünün eski örneklerinden.
 
Yapılan kazılarda: pişmiş topraktan yapılmış ve sarayın ortadan kalktığı yangında siyahlaşmış testi içinde “Vouni Hazinesi” olarak adlandırılan eşyalar bulunmuş. Bunlar arasında: altın ve gümüş bilezikler, işlemeli gümüş kupalar, Marion, Kition, Lapithos ve Paphos kentlerinin damgalarını taşıyan yüzlerce madeni para bulunmuştur. Sarayın güneyinde ise; MÖ.5’nci yüzyılda yapılmış olan bir “Athena Tapınağı” izleri bulunmuş. İki avlusu ve etrafı çevrili kutsal bir alanın bulunduğu tapınakta, içlerine heykellerin oturtulduğu çukurlar da belli. Vouni kalıntılarının bölümleri; giriş, kraliyet odaları, sütunlu avlu, mutfak avlusu, sarnıç, erzak depoları, hamamlar, oturma odaları, işyerleri olarak gezilip görülebiliyor.

Saint Mamas Manastırı ve Kilisesi
 
Lüzinyan döneminde Bizans kilisesi kalıntıları üzerinde inşa edilmiştir. Kilise 1725 yılında yeniden inşa edilerek kubbe eklenmiş ve 18 yüzyılda da manastır binaları eklenmiştir.
 
Kilise içindeki 16. yüzyıla ait, Venedik özelliklerini taşıyan önemli bir unsurdur. Buradaki en önemli ikon, kiliseye de adını veren Aziz Mamas’ı aslanın üstünde ve kucağında kuzu ile gösteren ikondur. Kıbrıs’ta halen kullanılan nadir kiliselerden biridir.
Soli harabeleri
lefke bölgesinde yer alan Soli, Kuzey Kıbrıs’ta ziyaret edilebilecek antik çağ şehirlerinden bir tanesi. Verimli topraklar üzerinde yer alan Soli, bölgede bulunan bakır yatakları ve limanıyla, adada önemli bir konuma sahipti. Bugün, koruma altına alınıp ziyaretçilere açılan bu yerleşim yeri, tarihin korunmaya değer miraslarından bir tanesi.
 
Soli’nin orjini İ.Ö. 700 yıllarına ait ve Asurluların haraç aldıkları kentleri içeren bir listeye kadar izlenebilmiştir. Bu listede kentin adı Si-il-lu olarak geçmektedir. Eski yazılı kaynaklara göre İ.Ö. 580 yılında adadaki krallardan Philokypros, hocası Atinalı filozof Solon’un tavsiyesi üzerine, başkentini Aepia adle kentten Si-il-lu’ya taşımış ve buraya hocasının adını vermiştir. İ.Ö. 498 yılında adadaki öteki kırallıklarla birlikte Soli de kıbrıs’ın hakimi olan Perslere baş kaldırmış ve yenilmiştir. Soli, en parlak yıllarını Roma döneminde yaşamıştır. Ancak İ.S. 4. yy’a gelindiğinde, liman gemilerin giremeyeceği kadar dolmuş ve bakır madenleri kapanmıştı. 7.yy’daki Arap korsanlarının akınları kentin sonu olmuştur. Araştırmalardan Soli’de de tiyatronun sırtını verdiği tepeyi kaplayan akropoliste Vuni’deki gibi kral sarayı olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda Helenistik döneme ait altın ve gümüş takılar, İ.Ö. 1.yy’da yapılmış mermer bir Afrodite heykeli (Kıbrıs Müzesi – Güney Kıbrıs) ve İ.Ö. 2.yy’a ait Amazonlarla savaşı gösteren bir kabartma ele geçirilmiştir. Viyana Tarih Müzesi’nde Fugger lahdi olarak bilinen lahdin de Soli akropolisinden çıkmış olabileceği ileri sürülmüştür. Kazılarda, Helenistik döneme ait, agoraya açılan sütunlu caddenin ve agoradaki mermer anıtsal çeşmenin kalıntıları da açığa çıkmıştır. Tatlı su kaynakları, verimli topraklar ve korunaklı bir liman, ayrıca bakır yatakları ve bakırı işleyecek bol miktarda odunun bulunması Soli’nin burada kurulan ilk yerleşme olmayabileceğini göstermektedir. Nitekim arkeolojik kazılarda İ.Ö. 11.yy’a tarihlenen biryerleşmenin izlerine rastlanmıştır.
 
SOLİ BAZİLİKASI
 
Soli bazilikasının 4.yy’ın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Kıbrıs’ta inşa edilen ilk kiliselerden olup kendine özgü yanları vardır. 200 metre uzunluğundaki bazilika üç kapılı bir giriş ve bir giriş mekanıyla başlıyordu. Bunu dört tarafı sütunlarla çevrili ve çeşmesi olan bir avlu izliyordu. Bundan sonra gelen gene üç kapılı bir giriş ve narteksten sonra asıl kiliseye giriliyordu. Kilisenin içinde iki sıra halinde dizilmiş onikişer taştan yontulmuş dev sütunlar nefi üçe bölmekteydi. Bu sütunların altlıkları bugünde yerlerindedir. Nefin sonunda üçlü bir apsit vardı. Ortadakindeki sıralar piskoposlara ve rahiplere aitti. Kilisenin döşemesi tamamen tessera (dört köşe kesilmiş ufak taşlar) mozaikle kapalıydı. Bu mozaiklerin büyük bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Başlangıçta hepsi geometrik desenli olan mozaiklere zamanla hayvan figürleri ve bundan sonra da opus sectile (kesilmiş taş parçalarından yapılmış) mozaikler eklenmiştir. Hayvan figurleri arasında etrafı bir bitki örtüsü ve dört küçük yunusla çevrili, kaza benzeyen kuğu figürü dikkat çeker. Apsitin önündeki mozaikte Yunanca “Ey İsa, bu mozaiği adayanları koru” yazısı okunmaktadır. Hıristiyanlık geleneğinde Soli, Saint Mark’ın Saint Auxibius tarafından vaftiz edildiği yer olarak kabul edilmiştir. Buna göre 1.yy’da Soli’ye sığınan Hıristiyan bir Romalı olan Auxibius sonradan Soli kilisesinin ilk piskoposu olmuştur.
 
SOLİ TİYATROSU
 
Soli’deki Roma tiyatrosu, bir tepenin denize bakan yamacında bir zamanlar aynı yerde olan bir Yunan tiyatrosunun yerine yapılmıştır. İ.S. 2.yy’ın sonu ile 3.yy’ın başından kalmadır. Seyircilere ayrılan yarım daire şeklindeki oturma sıralarının olduğu bölüm kısmen tepenin kayasına oyulmuştur. Burası ortadaki orkestra (koro yeri) denilen kısımdan kireç taşı bloklardan yapılmış alçak bir duvarla ayrılıyordu. Orkestraya ve oturma yerlerine geçiş, sahne binasının önünde, iki yandaki geçitle sağlanmaktaydı. Oturma yerlerinin taşları ve mermerlerinden sağlam kalanlar 19.yy’da Port Sait rıhtımının yapılmasında kullanılmışlardır. Aslında kapasitesi 4000 kişi olan bu kısım günümüzde yarı yüksekliğine kadar restore edilmiş durumdadır. Sahne binası iki katlı olup, mermerle kaplı ve heykellerle süslüydü. Günümüzde görülebilen kısım sahne binasının üzerine inşa edildiği platformdu. Tiyatronun batısındaki bir tepenin üzerine İsis ve Afrodit’e adanmış bir tapınağın izlerine rastlanmıştır.
 
Ayrıca Soli Tiyatrosunda her yıl Lefke Avrupa Ünversitesi’nin mezuniyet törenleri ve yine her yıl düzenlenen L.A.Ü. Bahar şenliklerinin ünlü sanatçı konserleri yapılmaktadır.