Var olmak şahit olmaktır, şahit olmak var olmaktır.

1-Şahadet, tanık olmaktır: Allah-u Teâlâ (c.c)’ye tanık olmak O’nun varlığına ve birliğine, rahmetine ve merhametine, hâkimiyetine ve hikmetine, azametine ve izzetine, melekûtuna ve kudretine, meveddetine ve velayetine, nimetine ve hidayetine, ekberiyetine ve ulviyetine tanık olmaktır.

2-Şahadet, tanık kılmaktır: Kendi yaratılış ve hilkatini O’na tanık kılmak, ubudiyet ve ibadetini, ilmini ve irfanını, servetini ve sıhhatini, hayatını ve mematını, nihayet cananını ve canını O’na tanık kılmaktır. Vahyin talim ettirdiği şu andı, ancak böyle bir tanıklığa hazır olanlar okuyabilirler:

Kul inne salati ve nusuki ve mahyaye ve memati lillahi rabbil âlemîn. Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”(1)

Eşhedü en-lailahe illallah, ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluh: Ben şahadet ederim ki, Hz. Allah’tan başka ilah yoktur, ben yine şahadet ederim ki,Hz. Muhammed (s.a.v) O’nun kulu ve Onun elçisidir. 

Önce sen varsın.

Dikkat et!’’Ben’’ diyerek giriyorsun söze. Hz. Allah’ın birliğine tanık olma şerefine nail oluyorsun. Bu şahitliğin büyük mahkemede dikkate alınacak.’’Ben şahadet ederim ki…’’ diye söze başlamak için, ilk lazım olan şey ‘’ben’’ diyebilecek birinin var olmasıdır.

Sen var mısın?

Zira ‘ben’’ diye söze başlamak, iki peşin hükmü gerektirir.

1-‘’Ben’’ varım.

2-‘’Ben ‘’ benim.

Şu halde, kelime-i şahadet, önce senin kendine şahit olman demektir. Önce kendi varlığını hissetmen demektir. Allah’ın birliğine şahit olmadan önce ‘’ben idrakine’’ sahip olman demektir. Bu bir itiraftır. Bu varlığın dile gelişi, dilde ifşasıdır.

Kelime-i şahadetin başındaki ‘’ben’’ ,şahit olan nefistir. Şahit olmak, özne olmaktır. Nesler şahit olamazlar, ancak özneler şahit olurlar. Zira şahit olmak, fail olmaktır. Özne olmak kendini bilmek, kendinin farkında olmaktır. Kendini bilmeyenden Allah’a şahit olması beklenmez. Kendini bilen ve kendinin farkında olan, Rabbini bilmeye aday demektir.

’’Ben şahadet ederim ki…’’ 

Şahit olunan Hz. Allah, kendini varlıkta ifşa etti. Şahit olan insan, şahitliğine ‘’ben’’ diyerek başladı. ’’Ben şahadet ederim ki…’’ demek, aslında ‘’Benim varlığım O’nun varlığına şahittir ki…’’ demektir. Bunun zımni açılımı şudur: Varoluşumun şahit olduğu hakikate dilimle de şahadet ederim ki… Halimin şahadetine kavlimle de katılarak derim ki…

Allah Rasülü  (s.a.v)’in tahıyyatta kelime-i şahadeti okurken parmak kaldırdığı sahih rivayetlerde sabittir.(2) Adeta Allah Rasülü  (s.a.v),bu mucizevi sünnetiyle, kimliğine yaratılıştan atılan hılkat imzasını göstermiş oluyor.Her insanın yaratılıştan parmağının ucuna atılan bu ilahi imza,’’ben’’i temsil eden bir kimlik belgesidir. ’’Ben şahadet ederim ki…’’ 

diye şahadet getiren bir Mü’min, parmak kaldırmakla, bir nevi kimlik ibrazında bulunmaktadır. Zımnen:’’Allahım! Senin varlığına ve birliğine şahit olan ben, işte parmağının ucuna şu hilkat imzasını attığın kişiyim. En büyük tanıklığımda, senin verdiğin kimliği ibraz ediyorum!’’demektedir.

Şahadette kalkan parmak, adeta bir vericinin anteni gibi, insanın en uç noktasıdır. Şehadet kelimesi, maveraya iletilen bir mesajdır. İlahi esmanın tecellileri kesintisizdir. Bu tecellileri sürekli bir iletiye benzetebiliriz. Mü’min, şahadetiyle, bu iletiyi aldığına dair bir beyanda bulunmuş olur. Hz. Allah’ın birliğinin açık belgelerini okuduğunu şahadetle beyan eder ve bununla İslam dairesine girmiş olur. O artık Müslüman’dır çünkü şahittir. Şahit olmuş, şahit olur olmaz da kayıtsız şartsız teslim olmuştur. Bu teslimiyet belgesinin altına kelime-i şahadet imzasını atmıştır. O artık, Hz. Allah’ın, O’nun birliğinin ve esmasının şahididir. Hz. Allah’ı esmasıyla bize tanıtan vahyi getiren büyük elçi Hz. Muhammed (s.a.v)’in şahididir. Bu şahadet zımnen, Hz. Allah’tan başkasına kulluk etmeme, kula kul olmama, yalnız Hz. Allah’a kul olma ve Allah-u Teâlâ’ya ait nitelikleri Hz. Allah’tan başkasına yakıştırmama sözünü içerir. Buna özetle şirkten uzak durma da diyebiliriz.

Sözün özü:Biz bu cihana, sahip olmak için değil, şahit olmak için geldik.

1-En’am Süresi 6/162

2-Ebu Davud,sünen,1;259,b.87