İsrâ ve Miraç, Sevgili Peygamberimizin insanlığı İslâm’a davet sürecinin en zor yıllarında bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan da zaman ve mekânın sahibi Yüce Mevla’nın sonsuz ayet ve kudretini müşahede etmek için semaya yaptığı, pek çok ilahî hikmet ve bereketi içinde barındıran manevî bir yolculuktur.
Miracın, beşerîlikten insanlığa yükselişidir.Yan,fiziğin metafiziğe, bedenin ruha, ruhun sahibine, kulun Allah’a yükselişidir.Müslümanlar bu yükselişi tıpkı Resûl-i Ekrem (s.a.v) gibi ancak O’nun razı olacağı bir hayatı yaşayarak gerçekleştirirler.
Miraç, sadık ve samimi bir iman, ibadet ve taat, ihlas ve takva, güzel huy ve ahlâk, hayır ve hasenat, hak ve hakikat, doğruluk ve dürüstlük, adalet ve sevgi, merhamet ve şefkat, dostluk ve kardeşlik, sabır ve sebat, fedakârlık ve cömertlik, yardımlaşma ve dayanışma gibi fazilet ve erdemler ile yükselmektir. 
Miraç, insanın kendi kalbine ve iç dünyasına yapması gereken bir yolculuktur.
Miraç, göklere olduğu kadar, insanın kendi semasına yani kalbine ve iç dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur. Yeryüzünün iki manevi merkezinde, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa’da Resûl-i Ekrem’le gerçekleşen bu mübarek yolculuk, bugün bizim için manevi merkez olan gönül dünyamızda da gerçekleşmelidir. 
Her yıl gelen Miraçla önce inancımızı, sonra bağlılığımızı, samimiyetimizi, amellerimizi yenileriz. Riyaya, kibre, samimiyetsizliğe, ikiyüzlülüğe karşı dindarlığımızı gözden geçiririz. Aile bağlarımızı, anne ve babamızla, yavrularımızla ilişkilerimizi, komşularımızla olan bağlarımızı yenileriz.
Miracın, İslam’ın gayesini sembolize eden üç hediyesi…
Peygamber Efendimiz (s.a.v), miraçtan üç büyük hediye ile dönmüştür:
1- Hz. Peygamber Efendimizin Gözümün nuru, müminlerin miracı dediği namaz;
2-Bakara suresinin son iki ayeti;
3- İstikametini imana çeviren herkesin, sonunda cennete gireceği müjdesidir.
Bu üç hediye aslında, İslâm’ın gayesini sembolize etmektedir. Namaz ile günde beş kez Rabbinin huzurunda durarak bireysel yükselişini yakalayan mümin, Miraç müjdesi ayetlerle sorumluluğunun sınırlarını ve ufuklarını görür. Ayrıca Resuller arasında bir fark olmadığını, bir fark gözetilmediğini, tevhit elçilerinin ortak misyonunu evrensel ve ideal bir hedef olarak önüne koyar. Toplumsal barışın tarihsel kökeni bu ayetle âdeta abideleşir. Ve mümin, iman istikametinde olduğu sürece cenneti kazanacağını bilir. Böylece imanın evrenselliği, yüceliği, kuşatıcılığı, ebedîliği bir müjde olarak, bir hediye olarak sunulur.
Peygamber Efendimizin miracından ilham alarak bireyin, toplumun ve topyekûn bütün insanlığın yükselişi üzerinde yeniden düşünmek durumundayız. Modern zamanlarda insanlığın içine düştüğü manevi sorunların üstesinden gelinmesinde, aşağıların aşağısına yuvarlanmış insanlığı , Peygamberimiz (s.a.v)'in yüksek değerlere nasıl kavuşturduğunu bilmeye; getirdiği değerlerin insanlığın süflî bir hayattan ulvî bir hayata yükselişi için nasıl bir miraç vazifesi gördüğünü anlamaya ihtiyaç vardır.
Mi'minin Mi'rac'ı sayılan namazın farz kılındığı bu mübarek gecede yüce Mevlaya yönelmeli, O'ndan af ve bağış dilemeliyiz. Birbirimize sevgi ile yaklaşmalı düşmanca davranışlardan uzak durmalıyız. Sağlıkla kavuştuğumuz bu kutlu günleri değerlendirmeli ve Allah'ın lütfettiği sayısız nimetlerine şükretmeliyiz. Bu duygularla tüm gönül dostlarının  Mi'rac kandilini tebrik eder, bu mübarek gecenin hepimiz için hayra vesile olmasını Allah-u Teala'dan niyaz ederim.
Selam hidayete tabi olanlara olsun....