Tüm vahiyler İslam vahyi, o vahiylerin aslına uyan tüm müminler Müslüman’dır. İslam ezeli ve biricik hakikatin tüm zamanlardaki tezahürünün, bir başka ifadesiyle, insanlığın değişmez değerlerinin öbür adıdır. Her zaman ve zeminde yaşayan İslam cemaati için Allah’ın seçip beğendiği isim, Müslüman ismidir.
Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerimin’de, İslam kardeşliğine şöyle vurgu yapmaktadır. ’’Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin’’ [1] Bu ayeti kerimenin başındaki inne edatı, Müminlerin kardeşliği dışındaki her türlü ihtimali katakorik olarak dışlar. Bu kardeşliğin tek çimentosu vardır. İman. Şu halde iman çözülmeden bu kardeşlik çözülemez. Bu kardeşliğe sadece hayatta olanlar değil, ahirete göçenlerde girer.“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma.”[2] derler. İşte yaşadığımız bu asırda zedelenen kardeşlik ilişkilerini düzeltmek her Müminin imani görevidir. Müminler bir bedenin organları gibidir. Bedene ait bir organı karalayan kendisini karalamış olur. Birini karalamak gibi kötü bir şey yapan, aslında kendisini karalamış demektir.
İslam kardeşliği beş şeyi yasaklar.
1-Irkçılığı ve asabiyeti yasaklar. İlk ırkçı şeytandır. Her mezhebin ve mesleğin bir kurucusu vardır. Irkçılık mezhebinin kurucusu şeytandır. Çünkü Allah’a itiraz ederken demişti ki;“Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın”[3] İşte ırkçılık yapan, asabiyet yapan, ırkıyla, rengiyle, soyuyla, sopuyla övünen takva dışında bir şeyi övgü vesilesi yapan şeytanın mesleğine intisap etmiş olur.
2-Tek tipleştirmeyi yasaklar. Allah (c.c)’ü, farklılığın yok edilmesini değil, farlılığın zenginlik kabul edilmesini emreder. Çünkü dillerin ve renklerin farklılığı birer ayettir. Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.[4] Demek ki bunlar bizim zenginliğimizmiş. Bu zenginliğimizi belalaştırmanın bir manası var mı Allah aşkına?
3-Zulmü reddeder. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez..[5] Zalime meyletmek Müslüman’ın işi olamaz. Gerekçesi ne olursa olsun zalim benden diye zalime mi meyledelim. Yakışır mı bu Müslüman’a? Yakışır mı Kur’an’a iman edene? Yakışır mı Resüle iman edene? Onun için kimden olursa olsun mazlumdan yana olma. Kimden gelirse gelsin zulme karşı durma.
4-Tahakkümü reddeder. Kimse doğuştan üstün değildir. Kimse kimseye tahakküm edemez. Hiç kimsenin ayrıcalığı yoktur. Dürüst olmak zorundayız. Biz Müslüman’ız.  Bizi Allah terbiye etti.
5-Nefret ve öfkeyi reddeder. Zalime zalimliği için öfkemiz layıktır. Peki, mazluma karşı nefretimizin sebebi nedir? Dolayısıyla zalime bile öfkemiz zalimin ırkına dönerse biz zalim oluruz. Bu zalim; bu falan ırktan, bu zalimin ırkının tamamına nefret besliyorum. İşte o zaman sende zalim oldun. Biz bunu yapamayız. Dolayısıyla dindar kindar olamaz kardeşlerim.
1-Hucurat Süresi 49/10
2-A’raf s. 12-Sad s. 76
3-Haşr Süresi 50/10
4-Rum s.30/22
5-Hud S.11/113