Uzun zamandır ulusal basının hiçbir mecrasına röportaj vermeyen İrem Derici, Sinoplu Gazeteci Adil Yıldız’ın sorularını cevapladı.

Ben  Sinop’un kızıyım

Teşekkür ederiz zaman ayırdığınız için. İrem Derici neler yapıyor? 

Bu aralar stüdyolardan çıkamıyor. İyi kötü konserlere koşturuyoruz. İşkolik İrem Derici… Bu aralar konser azalmaları oldu terör olaylarından dolayı… Haklı olarak büyük bir kalabalık oluyor. 25 bin kişi gördük. Güvenlik önemli. Ne olacağını bilemiyoruz. Hatay’dan döndük geçen… Bu kadar insan hayatını tehlikeye atmak gibi bir şey oluyor. İnşallah en kısa zamanda biter bu işler. 

Peki İrem Derici’nin babasından konuşmadan geçemeyeceğiz. Hayat planlamasına müdahale etti mi? 
Hulusi Derici’nin son projesi olarak görüyor insanlar. Kendi evladı olduğum için beni ürün olarak göremiyor. Bu işe başladığımda bana dedi ki; “Kariyer planlaması yapmayacağız. Lisede bize nasıl kök söktüren İrem’din. Öyle kal… Beni sizler yarattınız moduna girme” dedi. Kendime bir maske takmamı istemedi. Hep bunun ekmeğini yiyorum. Çok da eleştiriliyorum. Aslında bunu planlayarak yaptığımı söyleyenler oluyor. Delikanlı kız imajı yarattığımı söylüyorlar. Halbuki hiç dişi bir kadın olmadım. Böyle büyüttüm kendimi. Böyle yetiştirdim kendimi. Bir şeyden beslenme ihtiyacı duymuyorum. Yaratan kısım ben değilim, yorumcuyum. İlham gelmesine gerek yok. Sohbet etmekten besleniyorum. Delikanlı kız olacağım modum yok. Küçük yaşta anne/baba ayrılığı yaşadık. Erkek kardeşim 1 yaşındaydı. Nedense o evdeki erkek eksikliğini ben gidermeye çalıştım. Onunla maç yaptık, taso oynadık. Leydi İrem durumu yoktu. 

Konservatuar var, sosyoloji var… Bunları okumak da artı bir değer katıyor sanırım? 
Ben bu işi yapacağımı hep biliyordum. Aşıktım. Babam hiç istemiyordu, reklam yolunda ilerlememi istiyordu. Allaha şükür kafa çalışıyor. Metin yazarlığı da yaptım. Bir havayolu firmasına başlık yazmıştım. Birkaç tane benim kazandırdığım müşteri vardı. Hatta son dönemde sunumları da bana yaptırıyordu babam… Çok uyduruk birşeyi gibi acayip bir şeymiş gibi gösterebilme kabiliyetim var. O dönemde reklam okumam yerine babam, “Ben seni 6 ayda yetiştiririm. Reklamı okumaya gerek yok. İnanmıyorum. Sosyoloji oku” dedi… Öyle girdim yola. İğrenerek okudum. Daralıyorum. 3 tane sosyoloğun teorileri önüme geliyor. Kör-topal mezun oldum. Hatta son sene kopyayla filan yürüdü olay. Okulu bitirdim. Sosyal medya ajansında çalıştım. En iyi banner yazıcı bendim. Bu durumun şerefsizliğini de yapmadım değil. Babam, “Gel yürüyelim” dedi. Babayla çalışılmıyor. Patron değil, babam çünkü. Sonra ben kendimi müzik yarışmasında buldum. 

Kamuoyuna lanse edilmen gerektiğin için mi oradaydın? 
Hayır babama inat oradaydım. Her türlü imkanı var. Bana bir albüm yapması zor muydu? Hayır değildi. Ama bir koruma içgüdüsü vardı onda. Sanki bu sektöre girersem mahvolacağımı düşündü. Günün sonunda baba yani… Çok da haklıymış bazı korkularında. Çünkü bazı günler cehennem azabı yaşıyorum. 75 milyon insanın benimle ilgili ahkam kesme ihtimali var. Her gün yalan haber çıkıyor. O yüzden babam haklıydı. Yarışmaya katıldım. Birinci olamadım. Kendimi de gösteremedim. Benim rakibim Orhan Gencebay söylüyordu, ben Michael Jackson söylüyordum. O zamanlar elitist bir tavrım vardı. Şu an nefret ediyorum ama. Ben Türkçe söyleyemem diyordum. Yıllarca Jazz söylüyordum. O tavrımdan vazgeçtim. Ne demek söyleyemem! Anadilim Türkçe! Buckhingam Sarayı’nda doğmadım nihayetinde. O snobluğu yapanlardan nefret ediyorum. 

Bu profesyonelce bir söylem olmasın? 
Pop öyle bir şey ki. İçine girdin mi girdap. Ben evde kendi müziğimi dinliyorum zaten. Ama bir gün öyle müzik yapmaya asla başlamam. Çünkü hem bu işin ekmeğini güzel yiyorum, hem de tepkisini dinliyorum. Jazz yapsam 1000 kişi dinler, şimdi milyonlar dinliyor. “Bensiz Yapamaz”la değil ama bir Sezen şarkısıyla ortalığı salladım. 

İlk konserini nerede verdin? 

Niğde Üniversitesi’nde verdim….

Neden üniversite? 
Talep oradan geldi. Çok büyük kitlelere hitap edemiyorsan kulüplerde sahne alıyorsun. Kulüp kulüp de gezdik zaten. 

O dönem hep üniversitelerdeydin. Geri dönüşleri de alıyorsun değil mi? 


Evet alıyorum. Çok acayip bir gündü benim için Niğde konseri… 

Yavaş yavaş Sinop’a gelelim. Boyabat doğumlu bir ailenin çocuğusun. Galatasaray’ın şampiyonluğunda 57 formayla sahne aldınız. Bu neydi? 


Galatasaray çok büyük bir aşk benim için. Bir fanatizmim var ama Beşiktaş’ın, Liverpool maçını deli gibi izlerken tweet attım. “Bu maçı alsınlar Beşiktaş’ın adını yazdıracağım” dedim. Galatasaray bir aşk ama numara da bir aşk. 57 yazacaktı! Benim hayatımın en acayip günlerinden birisiydi. 

Galatasaray’dan kimden teklif geldi?
 

Melisa diye bir arkadaşımız var. GS TV’de çalışıyor. O önermiş, herkes de kabul etmiş. 

UltrAslan’la aranız nasıl?


Çok ağır fanatik olmadığım için bir şeyler yapmadık. Ama bu da bir ilktir. Bir kadın üçlü çektirdi stada ve baya da güzel oldu. 
O gün PR noktasında Sinoplular, “Bizim kızımız” demeye başladılar. Ben evlendikten sonra kütüğün de oraya geçtiğini bilmiyordum. Nüfus kağıdımı yeni soyadımla düzenlenmiş halini almaya gittim. Boyabat’ı göremedim. 28 yıldır orada Boyabat yazıyordu. Bir baktım Denizli yazıyor. Rıza dedim neden böyle oldu. “Öyle artık sen Denizli’nin kızısın” dedi. “Denizli’nin geliniyim ama Sinop kızıyım” dedim. 

Ailede IQ yüksekliği mi var? 


Evet var. O yüzden aşırı duygusal ve gelgitliyizdir. Babamla annemin müzik geçmişi de var. Musiki cemiyetinde tanışmışlar. Ben de o ortamda büyüdüm. Ses tınım babama benziyor. O çok duygusal söyler. Tanju Okan şarkılarını söylesin ağlarım. Babamla düet yapacağım. Gittiğinde Anladım şarkının adı… Aşkın Tuna yazmış şarkının sözlerini. Babası öldüğünde anlamış… 

Rıza ne yapıyor Derici ailesinin içinde? 


Güzel oldu. Biz kafadan tırlak olduğumuz için onun da lakabı A-Rıza zaten… Babamla dost oldular. Kıskançlık söz konusu bile olmadı. Biz evlilik kararı aldığımızda babam 10 gün kaçtı. Babama hemen söyleyemedim. Mesajda söyledim. Konuşuruz dedi. “Bana bir şey demiyorsun baba ne yapacağım” dedim. “Ben evlenirken kimseye sormadım, sen de sorma” dedi. “Ama gün gelirde seni üzerse ağzını burnunu kırarım” dedi. Boyabatlılık var serde… 

Sinop ne ifade ediyor sizin için? 


Sinop kırgın yanım. Çünkü erken bir aile boşanması yaşadığım için, “Hadi ailecek Sinop’a gidiyoruz” durumu olmadı. Boyabat’ı babanemden dinledim. Dedem çok eliaçık bir insanmış. Birkaç ay önce biriyle karşılaştım. “Sizin dedeniz benim hayatımda bir çok şeyi değiştirdi. Çok elimden tuttu” dedi. Gözlerim o zaman da doldu, şimdi de doluyor. Hiç göremediğim dedem bu arada… Göremediğim bir adamın memlekete yaptığı yücelikler beni buldu. 

Rıza Nur gibi bir beyefendinin torunu olmanın da yükümlülükleri var değil mi?


Biraz öyle oluyor evet. Babam hep anlatır onun yaptıklarını. Öyle bir adama yakışmak lazım gibi.. İçimden gelerek yardım ediyorum. İyilik yap, denize at. Babam, dedemin adıyla okul açtırıyor. Bunu da hiç söylemedi.

Boyabatça bilir misin? 
Babanemden bilirim. Bir gün beni gördü, “Viri” diye bağırdı. Çok mutlu olduklarında söylerlermiş. Goca Boyabatlı der… 
Albüm çalışmaları terletiyor mu? Allahtan stüdyolar klimalı. 28 Ağustos’ta bir şarkı çıkartacaktım. Bir ay daha ileri attı. Çok romantik bir şarkı. Havalar soğusun, öyle çıkacak. Bu havada aşk olmaz. 

İrem Derici kendini nereye koyuyor? Şu anda nerede? 
3 senede belki hayalinde olur bir çok insanın ama sanki yıllardır piyasadaymışım gibi bir durum yakaladım. Belki şans, belki enerji… Şuraya/buraya konumlamıyorum kendimi. Pop müzik yapıyorum. Kendime sanatçı demiyorum. Yorumcuyum..  Bir yere konumlandırmıyorum kendimi. Hayallerim var. Bir tık üstü var.. Şu an Bostancı Gösteri Merkezi’nde konser vermek hayalim. Harbiye her babayiğidin harcı değil maalesef. Orası Oscar oluyor. Yaparız ama orayı doldurmak lazım. Sinop gelse tamam zaten… 

Bundan sonraki hedef?
Önce bunu yapayım, onu sonra düşünürüm. Dünyaya açılmayı herkes ister ama istediğiyle kalır. Bir şarkı döner maksimum…

Çok şanslısın arkanda PR şirketiniz sağlam. Babanız kreatif düşünüyor. Ama buna rağmen İrem Derici hiçbir zaman sırıtmadı. Seçilen şarkılar konusunda kimlerle çalışıyorsunuz? 


Hepsini babam seçiyor. Asla ve asla onun olmaz dediği şarkıyı söylemiyorum. İlk başlarda dikleniyordum ama bilirsiniz babamı… En büyük tehdididir babamın, “Çekerim elimi ayağımı” diyor. Beni öyle güzel manüple etti ki… Kendi kafasını benim kafam haline çok güzel getirdi. Şu an babamın bir şarkıyı dinleyip yapacağı yorumları yapıyorum. Bana 3 şarkı yolluyor, tahmin et hangisi diyor. Seçiyorum, belirliyorum.  

Baba aşkı ne durumda? 


Bizi müzik bir araya getirdi. O benden daha çok işin içindeydi. Biz baba-kız üç sene önce olduk. Ondan önce mesafemiz vardı. Ama bu son üç senedir canımdan öte canım. Üç senedir birbirimizi iyice tanıdık. En yakın dostum. Her şeyimi anlatıyorum. Beni anlayacağını bildiğim bir insan. Arkamda kapı gibi bir babam var. Onun da mangal yürekli bir kızı var. Yeni albümüm single olacak. Ama tarihini gizli tutuyorum. Bir sabah kalkacağız ve İrem Derici albümü satışta olacak. Çok pofpoflamanın bir anlamı yok. Çok abartının gereği yok. Benim ilk patlayan şarkım, Gezi Olayları’nın ilk günü çıktı. Hiç PR yapamadım ama aldı ve yürüdü. O sabah çıktı, çok güveniyordum şarkıya ama durum öyle olunca korktum. Ama şarkı çok yürüdü. 

Peki sosyal medya?


Çok soğudum. Bir şey yazıyorum ki zekama güvenirim. Onu herkes anlamıyor. Alakasız biyerden haber yapıyor. Bunlar beni üzüyordu artık hissizleştim. Soğudum. Günde 7-8 foto koyardım instagrama… Artık 1 tane anca koyuyorum.

Sahnede güzellik göreceli mi? 


Güzelliğe ihtiyaç yok. Orası ayrı bir durum. Sahnede en seksi kadın olabilirim. Ama bu mikrofon tutuşla oluyor… Barbie gibi çıkan da var. Sahne karizması ayrı bir şey. Canlı söyleyemeyen insanları da görüyoruz ama şarkısı güzelse yürüyor. Dibine kadar performans sanatçısıyım. Tek başıma çıktığım sahneleri biliyorum. Onda bile devleşiyorum. Öyle bir durumum var. O geceyi unutmamalı gelen insanlar. 

Bu kadar hayranınız var. Peki neden erken evlilik kararı?
Niye evlilik bir şeylere taş koysun ki? Ben seks objesi değilim ki… Kliplerimde erotizm yok. Normal klipler.