Yaşadığımız dünya, hepimizin malumu geçici bir yerdir. Geçici olan bir hayatta yaşanılanlar da kalıcı değildir. En azından yaşadığımız hayatta bu böyledir. Ancak geçici dünyada yapılanlar kalıcı bir âlem için azık niteliğindedir. Her bir amel ve eylem, ulaşılacak menzilin, arzu edilen mekânın sıfatlarıyla mücehhez olmalı ki kabul görsün. İnsanoğlunun arzu ettiği menzille, yaşadığı hal ve davranışların örtüşmesi gerekir.  Arzu edilen yerle yapıp ettiklerimizle bezenmiş yanımızda taşıdığımız hediyelerin gitmek istediğimiz yere layık olması elzem olandır. Aksi takdirde, maksuda ulaşmada hüsnü kabul görmeme ihtimal dâhilindedir.
İnsan, ebedi âlem için çalışırken sadece ibadetleriyle, hayırlarıyla, yardımlarıyla ve bireysel olarak yaşadığı sıkıntılar gibi birçok yönüyle imtihan kapsamındadır. Hayat, sadece olumlu haller üzerine kurulmamıştır. Günlük hayattaki imtihanlarda olduğu gibi, hem kolay hem de zor sorularla muhatap olmak mümkündür. Bunlar içinde en önemli olanı, zorluklar karşısında metaneti koruyarak imtihanı başarı ile vermektir. Aksi halde ebedi âlemde yaşanılacak bedbahtlığın bu dünyada gerçekleşmesi muhtemeldir.
İmtihanlar zordur. Yaratılış bakımından zayıf olan insanoğlu için imtihan, birçok açıdan zorlukları beraberinde taşıyan, bir nevi ayıklanma, arınma, gerçeklikle yüzleşme demektir. Çünkü insan, mutlu anlardan ziyade zor zamanlarda niteliği hakkında imtihan vermektedir. Gerçek çehre, zor zamanlarda temayüz etmektedir. Bu süreçte, gizli veya açık yönler ortaya çıkmaktadır. Sevinç anlarında insanları test etmek doğru sonuçlar vermeyebilir. Sıkıntılı zamanlarda bireylerin neler yaptığı, aldığı konum ve gerçek yüzlerin neler olduğunu tespit etmek ehemmiyet arz etmektedir. Bu durum, aslında, çürük elma ile sağlam olanları ispat etmek için mihenk taşı hüviyetini taşımaktadır.
İmtihan zamanları, bireylerin şahsiyetlerinin temayüz ettiği, açığa çıktığı, sahte ile gerçeğin netleştiği anlardır. İnsan, onuru ve şerefiyle yaşar ve ölür. İmtihan yaşayan insanlar da, etrafındakilerin ne kadar omurgalı ve şahsiyetli olduğunu alenen görür. Çünkü imtihan yaşayan şahsiyet, tökezlemiş/tökezletilmiş, etrafındakiler de eğer menfaatçi ise artık ondan bir fayda gelmez kanaatiyle mesafe koymaya, görmezden gelmeye hatta selam bile vermeden geçip gitmeye başlamıştır. İşte bu durum, şahsiyetlerin/şahsiyetsizliklerin turnusol kâğıdı gibi kendini açığa verdiği anlardır. Her dönemde olduğu gibi meydanda, az da olsa, her türlü sıkıntıları göze alarak ayakta kalan, eğilip bükülmeyen, makama ve mevkie göre farklı konumlar almayan karakterli bireyler kalmaktadır. % 99’u Müslüman olan bir ülkede, her bir bireyin kendisinin Müslüman olduğunu söyleyip de, İslam’ı yaşamaya sıra geldiğinde bulunduğu duruma göre mazeretler üreterek yaşamaması ve liyakatli Müslümanların sayısının çok az kalması gibi, imtihan zamanlarında omurgalı bireylerin sayısı da o derece az olmaktadır.
Günlük hayatımıza baktığımızda imtihan soru ve davranışlarının çok yönlü geldiğini müşahede ederiz. Bu bazen, ailemizde eş ve çocuklarımızla, bazen iş yerimizde beraber yürüdüğümüz insanların, zaman içinde yolda bulduklarıyla hareket edip sizi bir kenara itmesiyle, bazen aynı yöne bakan bireylerin gerçekte ayrı dünyaların insanı olduğunu gizleyip zaman içinde sizi gözden düşürmesiyle, bazen ise Rabbimizin başımıza verdiği bela, musibet ve hastalıklarla olabilir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Hayatın her safhasında imtihan edilme ihtimali bulunmaktadır. Müslümanın bu noktada, yaratıcısından aldığı ferasetle meseleleri anlaması, hareket tarzını belirlemesi ve sonuçta ders çıkararak yoluna devam etmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, ders çıkarılmayan her bir imtihan ve tecrübe, yenilen yeni bir kazık mesabesindedir.
İmtihan anları, herkes için birer test mahiyetindedir. İnsan, düşsün veya düşürülsün, gerçek dostlarını o zaman görmektedir. Çünkü gerçekten dost olanlar, düştüğünüz veya düşürüldüğünüzde mutlaka yanınızda olanlardır. Bu da yetmez, içine düştüğünüz halden çıkmak için ellerinden geleni yapanlardır. Eğer “Biz, senin yanındayız” deyip bulunduğunuz durumdan çıkmak için yardımcı olmayanlar var ise, mutlaka onların da karşınızda olanlardan farkının olmadığını bilmelisiniz. Çünkü yanınızda bekleyen ve sadece sözlü olarak ifadeler sıralayanın size hiçbir katkısı olmayacaktır. Dolayısıyla imtihan hayatındaki gerçek dost, yanında duran değil, içinde bulunduğun durumdan çıkman için elinden geleni yapandır. Onun dışındakiler, dost olarak taşımaya değer verilmeyecek şahsiyetlerdir.
İmtihan hayatında bireylerin en büyük yardımcısı Rabbi’dir. Müslüman, her şeyin O’ndan geldiğini bilen, Peygamberimizin ifadesiyle, “Allah, bir kul hakkında hayır murat etmişse onun başına musibet verir” sözüyle ve Kurânî bir ifadeyle “İnandım deyip sınanmayacağınızı mı sandınız” hitabının muhatabı olarak hareket edendir. Çünkü kâinatta yaşanılan her bir vakıa, Rabbimizin bilgisi dâhilinde meydana gelmektedir. Bir Müslüman, başına gelenlere feveran etmeden ve aynı zamanda unutmadan her şeyin yaratıcıdan geldiğinin idrakinde, inandım demenin bir bedelinin olduğunun farkındadır. Gerçek Müslüman, ehl-i keyif bireylerin dünyanın zevk ve saltanatını yaşaması karşısında moralini bozmayan, “Dünya sizin ahiret ise bizim olsun” anlayışıyla ferahlık bulandır. Bilinmelidir ki, “Dünya Müslümanın zindanı, kâfirin ise cennetidir”. Eğer hak dava üzerinde gidiyorsak ve imtihan edilmemişsek, o zaman dönüp inanç temellerimizin ne derece sağlam olduğunu gözden geçirmemiz gerekmektedir. Rabbim, inandım dedikten sonra, inancımızın kalitesini test ederken kendi yolundan ayrılmayan, imtihanı hakkıyla veren kullarından etsin.