Atalarımızın yani Türklerin Anadolu’ya gelirken sadece tarih yazmakla kalmadıklarını, beraberinde gelenek ve göreneklerini, örf ve adetlerini, kültürlerini ve diğer zenginliklerini de getirdiklerini her yerde görüyoruz.

Türklerin beraberlerinde getirdikleri geleneklerin arasında banyo kültürü de bulunmaktadır.

Banyo geleneğinin Eski Yunan ve Roma geleneğiyle birleştirildiği söylense de Türk Hamamları’nın Eski Yunan ve Roma hamamlarından farklı olduğunu biliyoruz.

Türk Hamamları kemerli bölmeleri olan bir mahzeni andırır. Daha sonraları kısmen değişikliğe uğramış olsalar da içerisinde yüzme havuzu hemen hemen hiç yoktur.

Hamamın giriş bölümünde soyunma ve giyinme yerleri bulunur. Bu dış bölümden bir kapıyla iç bölüme girilir. Hamamın iç bölümünde de sıcak ve daha az sıcak bölümler vardır.

Osmanlı döneminde hamamlar, sadece temizlik amacıyla ziyaret edilen yerler değil, aynı zamanda sosyal hayatın vazgeçilmezi olmuşlardır.

Kübera denilen büyük devlet adamları ya da üst tabaka mensupları, konaklarında hamam olsa da, çarşı hamamlarına giderlermiş. O dönemlerde hamama gitmek, hamamda yıkanmak neredeyse yaşamın vazgeçilmezi, sosyal hayatın bir parçasıymış.

Dersaadet’te oturan orta dereceden memurlarla, itibarlı tüccarların bile ekserisinin hanelerinde hamamları bulunursa da yine birçoğu çarşı hamamlarına giderlermiş. Mahallenin itibarlı ve efendi takımından olanlarının çoğu da dışarıdaki hamamlarda yıkanırlarmış.

Bu kimselerin hamamda aradıklarının başında tatlı su bulunması, başlarını çarpmamaları için hamamın yeterince geniş olması, oturulan semte yakın olup özellikle bekârların oturduğu yerlerde bulunmaması ve reçber, amele gibi müşterilerin gelmemesi, içinin ve havlu takımlarının temizliğine itina gösterilmesiymiş.

Bu hamamlarda muhterem müşteriler için yapılmış, külhandan odun ateşi konmuş büyük bir mangalla ısıtılan odalar varmış. Efendi bu odaya alınır, burada bulunan görevliler tarafından soyunmasına yardım edilir ve hamam faslı için hazırlanırmış. Sernöbet denilen bir görevli, efendinin yanında durur ve çubuk, kahve, nargileden birini emredip etmediğini sorar, isteğini hemen yerine getirirmiş. Biz buna hamam sefası da desek abartmış olmayacağız sanırım.

Türk Hamamları tarih boyunca kültürümüzün oldukça renkli bir parçası olmakla birlikte her daim yabancı turistlerin ilgi odağı olmuş; hakkında filmler çekilmiş, kitaplar yazılmıştır.

Bazı şehirlerimizde var olan Türk Hamamları’nın muhtelif gerekçelerle yıkılması, harabeye dönmüş olanların restore edilmemesi, yenilerinin de aslına uygun olarak aynı yere veya uygun bir mekana inşa edilmemesi, “Türklerin yaşamında ve kültüründe önemli bir yeri olan hamamlar günümüzde yok mu oluyor?” Sorusunu sormamıza neden oluyor.

Bazı gazeteci ve yazar arkadaşlarımızın hamamı olmayan şehirlerde yerli ve yabancı ziyaretçilerin temizlik ihtiyaçları, turizm açısından büyük öneme sahip olması sebebiyle, yerel yönetimlerin yöneticilerini, seçim çalışmaları esnasında hamam yapacaklarına dair taahhüt niteliğindeki sözleri ve proje tasarım çalışmalarını dikkate alarak, geçen zamanı da önemseyerek eleştiri konusu yapmaları çok görülmemelidir.

Hiç bir kimse, hiç bir kurum hatadan münezzeh değildir.

Şüphesiz ki herkes eleştirilebilir. Ancak, eleştiri ile sataşmanın sınırı iyi çizilmelidir.

Eleştiriler toplum arasında fitne ve fesadı körükleyici olmamalı, dirlik ve birliği pekiştirmelidir.

Eleştiride sahicilik ve samimiyet var ise, eleştirilen için bir fırsattır aslında.

Biz buna yapıcı eleştiri diyoruz.

Yapıcı eleştiri, kişi veya kurumları yanlış yapmaktan alıkoyar, noksan işlerin tamamlamasına da vesile olur.

Burada ölçüye her kesimin dikkat etmesi gerekiyor: Ölçüsü kaçırılan eleştirilerin, eleştirene/eleştiriline cefa vermesini de tasvip etmediğimizi söylemeden geçemeyeceğiz.

Bugün az sayıdaki orijinal Türk Hamamları’nın yanı sıra termal tesisler, sağlık ve güzellik merkezleri ve diğer konaklama işletmeleri bünyesinde açılan hamam ünitelerinin oldukça ilgi gördüğü herkesin malumudur.

Bu bağlamda, tarihi ve mimari öneme sahip kültürel zenginliklerimizin gelecek kuşaklara aktarılmasında hassasiyetleri olanların ve şehir halkına  sözü olan yerel yönetimlerden sorumlu yöneticilerin eninde sonunda taahhütlerini yerine getireceklerine inanıyoruz.