İnsan yapısında bulunup da diğer varlıklarda olmayan bazı hasletler vardır. Düşünme, idrak edebilme, strateji oluşturabilme, planlamalar yapabilme vs. bunlardan bir kaçıdır. Akıl nimeti, diğer canlıları yönetsin diye yaratılmışlar içinde sadece insana verilmiştir.

Bu sebepledir ki insan dünya hayatında imtihandadır. Aklıyla hareket ettiği, doğruyu yanlıştan ayırdığı sürece bu nimeti en güzel şekilde kullanmış demektir. Günlük hayatımızda düşüncelerimiz üzerine birçok tartışmalar yapar ve değerlendirmelerde bulunuruz. Hal, davranış ve icraatlarını benimsemediğimiz insanları özellikle düşünce boyutuyla eleştiririz. Ailede anne ve babalar çocuklarına terbiye verirken düşünceli olmalarını öğütlediklerini biliriz. İnsanlar arası iletişimde, kendini ifade edebilme ve duygusal bağlılık oluşturmada düşünceler belirleyicidir. Dikkat edilirse insanın hem bireysel hem de toplumsal yaşantısında düşüncenin önemli bir etkisinin olduğunu bilmek gerekmektedir. İnsanların bir araya gelmesiyle toplumlar meydana gelmektedir. Bir araya gelen insanların birbirlerini oldukları hal üzere algılamaları önem arz etmektedir.

Toplumdaki her bir fert, farklı düşünce, inanç ve ideolojiye itibar edebilir. Farklılıklar akıl nimetinin birer yansımaları olarak kaşımıza çıkmaktadır. Farklı düşünenleri marjinalleştirmek veya cı- ifadeleriyle yaftalamak ancak bir geminin içinde olanlar olarak bizleri yani toplumu zarara uğratacaktır. Bir toplum farklılıklarıyla kaimdir. Aslında bunun en çarpıcı örneği ailelerde yaşanmaktadır. Aile bireylerinin farklı düşünmesi, bir mesele için düşüncelerini ifade etmesinden daha doğal bir şey görülmüyorsa, büyük aile olarak toplumdaki farklılıkları benimsemek durumundayız. Bir an için herkesin akıllı, zengin veya fakir, yönetici veya çalışan vs. olduğu düşünülürse zıddının olmadığı bir durum zuhur etmiş olacaktır. Her şey zıddıyla varlık kazanır. Zengin elindeki değerlerin kıymetini fakiri görerek, akıllı aklı olmayanlardan ibret alarak içinde bulunduğu imkânı daha fazla önemseyecektir. İnsanın hayat felsefesinin temelini güzel düşünme oluşturmaktadır. Çünkü insan güzel düşündüğü zaman, içi su dolu testi misali dilinden güzel ifadeler, hal ve davranışlarından meydana gelen güzellikler yansıyacaktır. Beyinde, düşüncede olanlar dille söylenecek, gözle görülecek fiiliyatla hayata geçecektir.

Dünya, bir imtihan yeridir. Sıkıntıların ve sevinçlerin aynı anda yaşanabileceği durumların sıklıkla görülmesi mümkündür. Herhangi bir sıkıntı ile karşılaşıldığında ümitsizliğe kapılıp mücadeleden kaçmak ilk önce güzel düşünememenin bir göstergesidir. Ümitsizlik bir Müslümana yakışmayan bir durumdur. Önümüzde bir kapı kapanırsa binlercesini açacak olan yine bizim azim ve gayretlerimiz ile birlikte Allah Teâlâ’ın elindedir. İnanma, mücadele etme, azim ve kararlılık gösterme güzel düşünmenin sonucudur. Kişi mücadeleye devam ederse, hayatındaki olayları da güzel görecektir. Bireyler arasındaki iletişimde peşin kararlar vermek hatta bu falan cemaat, parti, grup, mezhebe bağlıdır diye etiket yapıştırmak güzel düşünememenin birer göstergesidir. İlk karşılaşmadaki gördüklerimizle hareket edersek, o kişiyi etraflıca tanıdığımızda peşin düşünmenin yanlışlığından dolayı üzülebiliriz.

Tanıştığımız kişilerle zamanla bir ünsiyet oluşturursak işte o zaman daha az yanlış yaparız. İslâm’ın ilk anlatıldığı yıllara gidildiğinde Peygamber (s.a.s.)’in kendisine gelen sıkıntı içerisindeki Müslümanlara cenneti işaret etmiştir. Orada nimetlerin bu dünyadaki imtihanın karşılığı olarak sunulacağını hatırlatmıştır. Bu mesajı alan Müslümanlar, güzel düşünmüşler ve hayata müspet yönlü bakışlarını kararlı bir seviyede tutmuşlardır. Müslüman olacaklara Allah Rasûlü (s.a.s.), şu şu amelleri yaparsanız size cennet var tavsiyesinde bulunmuştur. Bu düşünceyle giden sahabiler daha sonra büyük mücadele adamları olarak tarihin sahnesinde yerlerini almışlardır. Yani Hz. Peygamber, inanmayanları iman yolculuğunda ikna edebilecek bir yönün ilk başta güzel düşünmeyle başlayabileceğini öğütlemiştir. Bugün biz ilk başta kendimiz ve ailemiz olarak güzel düşünme ve hayatı güzel görmeyle yeniden inşa sürecine girmemiz gerekmektedir.

Bireyleri savundukları fikirlerin güzelliği ve çirkinliği farklı mecralara ve duygulara yönlendirmektedir. Fikirleri güzel olmayanlar, sadece güzeli izlemekle hayatlarını geçireceklerdir. Her işin başı o işin temelidir. Fikirlerin de temeli güzel düşünme ile gerçekleşecektir. Ne mutlu hak ve hakikat uğrunda güzel düşünen, düşündükleriyle hayatı güzel gören, bildiklerini uygulayan ve yaşayanlara!