Gazi Üniveritesi Rektör Danışmanlarından Sinoplu Hemşehrimiz Prof. Dr. Emin Kuru son günlerde ülke gündeminde tartışılan okullarda Osmanlıca dersi okutulması konusunda değerlendirmelerde bulundu.  Prof. Dr. Emin Kuru yazmış olduğu makale-köşeyazısında "Dünyada üç imparatorluk dili vardır, fakat bu Osmanlı’ca değildir. Üç tane de imparatorluk genetik mirasına sahip millet vardır, bunlar sırası ile Türk’ler, İngiliz’ler ve Arap’lardır"dedi ve konu ile ilgili olarak eleştiride bulunarak "Milli  Eğitim Bakanlığı’nın okullarda Osmanlıcayı, yani saray dilini ders olarak okutma düşüncesini hayretle izliyorum.Makarna ve kömüre muhtaç bu insan toplumumuzu sarayda yaşatma gibi bir hedefleri mi var acaba ?" ifadelerini kullandı.
 
Prof Dr. Emin Kuru yazısında şunları kaydetti:


"Dünyada üç imparatorluk dili vardır, fakat bu Osmanlı’ca değildir.
Üç tane de imparatorluk genetik mirasına sahip millet vardır, bunlar sırası ile Türk’ler, İngiliz’ler ve Arap’lardır....

Dolaysiyle  Türkçe, Arapça ve İngilizce dil olarak öğretilmesi mantık olarak doğrudur. Osmanlıca, Arapça, Farsça ağırlıklı  olarak Türkçeden meydana gelmiş Osmanlı sarayın ve devletin kullandığı dildir.

Devlet arşivleri ve Osmanlı mirasını devlet kayıtlarından inceleme adına Osmanlıca öğrenmek yine doğru olabilir. Bunun için Ankara Üniversitesi Sanat tarihi gibi bölümlerde mecburi ders olarak okutulmakta idi.

Osmanlı ile bağ kuracak kurumları Cumhuriyet Türkiye’si aslında açmıştır.

Osmanlıca bir millet dili değildir.

Osmanlı döneminde sarayda, Osmanlıca konuşulurken  Karca oğlanlar, Dadaloğulları halkın feryadını ya da duygularını imparatorluk dili olan Türkçe ile dile getiriyorlardı.

Örnek verirsek, garip ölmüş diyala soguk su ile yuala üç günden sonra duyala söyle garip ben çileyim. Yine bir başka dörtlükte, Kalktı göç eyledi Avşar elleri diye…

Bugün dahi seksen milyonun anladığı arı Türkçe halkın dili Türkçe kullanılırdı. Hıristiyan olan teba Osmanlıca mı konuşuyordu, yoksa anladığımız öz Türkçemi bu sorunun cevabı aslında her şeyi açıklıyor.

Milli  Eğitim Bakanlığı’nın okullarda Osmanlıcayı, yani saray dilini ders olarak okutma düşüncesini hayretle izliyorum.

Makarna ve kömüre muhtaç bu insan toplumumuzu sarayda yaşatma gibi bir hedefleri mi var acaba ?

Yoksa, evrensel ve imparatorluk dili olan Türkçe’den koparıp Osmanlıca adı ile dünyadaki gelişmelere perde indirecek bir süreç mi yaşayacağız?

Küresel sermayenin böl, parçala talimatı ile Kürtçe, Zazaca, Lazca, Gürcüce, Çerkezce, Çingenece  vs ile vatan sever insanlarımızı fasıt bir daireye hapsedip dünya gerçekleri ile buluşturacak kendi dilimizi Türkçe’yi öne çıkarmak yerine, ya İngilizce’yi bilim diye yutturma ya da Arapça iman ölçüsü  diye algı oluşturma stratejilerini izliyoruz.

Kürtçe, Lazca, vs çabaları da aynı merkezin bu ülkeye diktasıdır. Bunlar özgürlük emareleri olarak yorumlamak ancak saflık olur.

Bu kararı verenlerin çocuklarına hangi dili öğrettiklerine nerelerde okuttuklarına iyi bakmak gerekiyor.

Küresel sermayenin yeni savaş konsepti biyolojik harp ve bilgiye ulaştırmama ve bilgiyi yanlış kullandırtma şüphesiz ki bilgi evrenseldir ve imparatorluk dili ile üretilebilinir.

Osmanlıca, Kürtçe, Zazaca, Çerkezce ne zaman bilim dili oldu ?

Tarihte aklı selimliği kaybedip abartılara saplanma iflas nedenidir. Osmanlı  ecdadtır buna kim itiraz edebilir? Ama her yaptığı doğru olsaydı yıkılmazdı saray dili halk dili olarak 600 yıl yaşayabildi.

 Osmanlı’yı kuran Kayı Oğuz’muydu, yoksa milletler topluluğunun sentezi bir şey miydi?

Sonuç halkından kopuk saraya hapis olmuş devletin dili ile milletin dilinin başkalaşması koca imparatorluğun yangın afad ile yok olduğunu yazıyor  tarih.

Bu süreçte tabayı sadakaları, Kürt teali cemiyetlerini İslam Teali cemiyetlerinin yangına nasıl benzin döktükleri tarih bilinci taşıyan milletimizin hafızasında mevcuttur.

Osmanlıca mecburi dil eğitimi bu perspektiften bakınca küresel sermayenin diktası olarak değerlendirilir. Tek kutuplu dünya düzeni kendi varlığını bölünmüş bir biri ile kavgalı güç olamayacak çağı okuyamayacak bilgiye ulaşamayacak bilgiyi özgürce kullanamayacak bağımlı topluluklar oluşturarak kendi hegomanyasını sürdürmek kararlığındadır.

İmparatorluk dilimiz olan Türkçe, İngilizce tabelalar, şirket adları koydurarak kirlenmesine müsaade edilmiştir.

Akademik hayata kabus gibi dikta edilmiştir. Arap’ça yı da iman algısı ile ilişkilendirmek münafıklıktır.

Saray dili Osmanlıcayı bilim dili diye okullara mecbur ederek bir yere varılamaz. Bugün varisleri Osmanoğulları’nın bile çağı yakalama bilincinde olduklarını görüyoruz. Bugün, sadece saygı ile andığımız saraydan mı yanasınız?

İmparatorluk varisi olan milletin dilinden mi yanasınız ?

Osmanlıca üniversitelerin ana bilim dallarında daha zenginleşebilir. İmam Hatipler de mecburi ders haline gelebilir. Milli eğitimde zorunlu ders olma düşüncesi akıllara durgunluk veriyor.

Bir dönem ezanın Türkçe okutulması gibi abartılı bir yaklaşım eşyanın tabiatına ters bir şey olur.

Sayın Milli Eğitim Bakanı ciddi ise düşüncesini bir daha gözden geçirmeli, yoksa bilgi çağının Hasan Ali Yücel olarak tarihe geçer.

TABİ YANLIŞ HESAP BAGDATTAN DA DÖNER.

Prof.Dr. Emin KURU

Gazi Üniversitesi Rektör Danışmanı
(SİAD İstişare Konsey Başkanı)"

Editör: Vitrin Haber