Memur Sen Sinop Şubesi Başkanı Hüsün Tüyüboz, İdlib kentinde çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği kimyasal saldırıya ilişkin basın açıklaması yaptı. 

4 Nisan'da İdlib'de Esed canisinin ölüm makineleri tarafından kimyasal silahlarla çoğu çocuk 150'nin üzerinde insanın katledildiğini hatırlatan Hasan Tüyüboz, İdlib'in ilk olmadığını; engellemezse ne de son olacağını söyledi. 
Tüyüboz açıklamasının devamında; "Hama’da, Halepçe’de, Halep’te yaptıklarını İdlib’de tekrar ettiler. İnsanlık, Baas rejiminin vahşetini boş gözlerle izledikçe, İran, Rusya ve Esed soykırımı da aşan vahşetlerine devam ediyor. Vahşetin üç atlısı, üç maymunu oynayan uluslararası toplumdan güç alarak vahşet galerisini büyütüyorlar. Esed’in yaşaması için kardelenleri kanla suluyorlar. Barış ve huzur güvercinlerini kanatlarından vuruyorlar.  Susmayacağız. Susarsak kalbimiz kurusun!" dedi. 

RUSYA VE İRAN'DA SORUMLUDUR
Memur Sen Sinop Şubesi Başkanı Hüsün Tüyüboz sözlerini şöyle sürdürdü; "Başta Rusya ve İran olmak üzere rejimi destekleyen bütün unsurlar, son kimyasal katliamdan da, öncekilerden de Suriye rejimi kadar sorumludur. Rusya, rejimin Doğu Guta’da gerçekleştirdiği kimyasal katliamdaki tavrını bugün de yineliyor. Esed’i ve rejimini temize çıkarmanın peşinde koşuyor. Güvenlik Konseyi’ne sunulacak tasarıyı veto edeceğini ilan ediyor. Rusya’nın ve Çin’in vetosu; ölümü seyretmekten ve ölü saymaktan başka bir işe yaramayan BM’nin defosudur. İnsanlık, vahşete karşı birleşip hem Rusya’yı ve İran’ı hem de Esed’i veto etmelidir. 

İran, Hama katliamında Hafız Esed’e verdiği desteği bugün de zulüm varisi Beşşar Esed’e vermektedir. İran, mazlum ümmetin Selahaddin’i olabilecekken, Brutus’u olmayı tercih etmiştir.  Suriye, emperyalizmin kapitalist ortaklarının yeni paylaşım sözleşmesini yazacakları ve imzalayacakları kanlı masasıdır. En çok kan akıtanın en çok payı aldığı bir kanlı sofradır. Kirli dünya düzeni, kendi hesaplaşmasını masumlar ve mazlumlar üzerinden yürütüyor. 
Ulusal çıkar putu ve küresel emperyalizm, katliamın teorik zeminidir. Rusya, emperyal hesapları; İran Şii asabiyesine giydirilmiş Fars milliyetçiliği, ABD kapitalist tezgahını koruma önceliği adına vahşetin ortağı oluyor. İdlib’de kimin ve kaç insanın öldüğü umurlarında değil. Kimyasal hassasiyet ise koca bir kandırmacadan ibaret. Batının kimyasal tepkisi, 600 bin ölümü sıradanlaştıran şeytani kurnazlıktır. Bizim için ölümlerin konvansiyonel veya kimyasal olması arasında fark yoktur. Bizim için aslolan “Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmektir” bakışıyla zulme direnmek, zalimi tarihin çöplüğüne göndermektir. Biz, İdlib’e, Halep’e, Şam’a, Deraa’ya özgürlük ve adalet gelinceye kadar sözümüzü söyleyecek, sesimizi yükselteceğiz. 'Bu haksız savaş, bu zulüm anaforu sona ersin; Baas rejimi bitsin, Esed canisi gitsin!' demeye devam edeceğiz.

ÇANAKKALE RUHUNU SURİYE'YE TAŞIMALIYIZ
Eğer Çanakkale geçilmez iradesini Suriye’ye taşıyamazsak daha uzun zaman çocuk tabutları taşımak zorunda kalacağız. BM’den, AB’den, NATO’dan himmet beklemenin, kendi ellerimizle başımızı giyotine sokmaktan farksız olduğunu biliyoruz. O halde, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabıyla bir araya gelip; nasıl ki Çanakkale’de destan yazdıysak, nasıl ki 15 Temmuz’da işgal girişimini çöpe attıysak, coğrafyamızın ve insanlığın kanayan yaralarını da aynı ruhla saracağız. İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya. İşte o zaman bu tabutların içinde çocuk bedenleri değil, uluslararası dünyanın kirli tezgahları, BM’nin suskunluğu, AB’nin tel örgüleri, emperyalizmin paylaşım planları, mezhep asabiyeleri, ulusal çıkar putları, Şebbiha medyasının algı operasyonları ve ümmetin sessizliği olacak.  O halde biliyor ve haykırıyoruz ki; ancak bir olursak, biz olursak başaracağız. Özümüze döner, Allah’ın ipine topluca sarılırsak kazanacağız. Bu vesileyle, bir kez daha İdlib’deki kimyasal katliamı ve sorumlularını lanetliyoruz. Bu saldırıda yaşamını yitirenlere Rahmandan rahmet, yaralananlara Rabbimiz’den acil şifa diliyoruz. Ümmetimizin başı sağ olsun. 
Editör: Vitrin Haber