Hayat hep aynı mekanlarda aynı insanlarla geçerse bir süre sonra tüm dünyayı aynı zannetmeye  ve yalın gerçeklikten kopmaya başlarsınız. Bunu kırabilmek için zaman zaman farklılıkların olduğu mekanlarda bir geziye çıkar farklılıkları görerek olayları değerlendirmeye çalışırım.


Bu hafta sonu yanımda genç bir kardeşimle İstiklal Caddesinde geziyoruz. Galatasaray Lisesini biraz geçip Tünel tarafına doğru ilerlerken üzerinde yeşil yağmurlukla bir genç kız ince sesiyle seslendi ve "Bir kaç dakikanızı alabilirmiyim. Dünyayı bekleyen canavar gıda tehlikesini,GDO'lu gıdaları biliyormusunuz?" dedi. Biliyoruz deyince "GDO'lu gıdalar geleceğimizi tehdit ediyor, ülkemize GDO'lu ürünlerin girişinin yasaklanması için kampanya yapıyoruz" dedi,sözü devam ederken araya girdim ve sabah kahvaltısında ne yediğini sordum. Ani soruyu beklemeyen Greenpeace'li kısa bir duraksamadan sonra "Kek yedim"dedi. Yediğin kek savunduğun kriterlere uyuyor mu? deyince şaşırdı.

Greenpeaceli Sinoplu olduğumuzu öğrenince nükleer ve termik santrallerin tehlikelerini anlatmaya başladı. Dedim ki enerji açığı ne olacak? Ülkemizin büyümesini istiyoruz,tüketiyoruz dedim. Çevre dostu enerjilerin olduğunu söyledi. Dedim çevre dostu dediğin enerji panellerini üretebilmek için, ne kadar kirli enerji kullanılıyor? Bunu biliyormusun? dedim ve sordum kaç ayakkabın var?Kaç montun var? Televizyon,pc,telefon kullanıyormusun?Hepsi fazla fazla var. Bu kadar fazla tüketim,fazla enerji kullanımını gerektirir ve devletlerde bu enerjiyi üretmek zorunda kalırlar. Önce yaşam biçiminizi değiştirip en az enerji kullanımıyla yaşayın ondan sonra bize bunları anlatın. Aksi takdirde anlattıklarınızın çok önemi olmaz. Marjinal gruplar olarak kalırsınız.

Gizem'i sordum onu zaten kefaletini ödeyen Greenpeace kurtarmış,Başbakanın onun kurtulmasıyla hiç alakası yokmuş,iyi dedim. Böyle tek kaynaktan beslenmeye devam edin. Doğruları böyle bulun. Ama zor bulursunuz. Açık ve şeffaf olun,her türlü kaynağı alın,değerlendirin ve doğruya ulaşın.

Hayatımız bu şekilde devam edip gidiyor.Hayatın bir çok alanında bir çok insan insanlara akıl satıyor ama her ne hikmetse sattığımız akıla kendimiz pek uymuyoruz. Doğrular bizim baktığımız pencereden doğru gözükebilir. Bize düşen tek bir pencereden bakarak olayları değerlendirmek değildir. Bizler mümkün olan en fazla sayıda pencereden bakarak yalın gerçekliğe ulaşabilen insanlar olmalıyız.

Mevlana hazretlerinin en bilinen sözlerinden birisi" Ya göründüğün gibi ol,ya olduğun gibi göründür" Maalesef bir çok insan ama bilerek, ama bilmeyerek bu ilkeye uymaktan çok uzaktalar. Söylediğimiz başka,yaptığımız başka. İnternet devrimi olanca hızıyla sürüyor. Benim öngörüm ilerleyen dönemde insanlar her kaynaktan bilgiyi toplayıp,kendi imbiklerinden süzecek ve yalın gerçeğe ulaşabilecekler. Yeni çağda bireyin özgürlüğünün önü açılacak ve özü sözü bir insanlar çoğalacak. 

İnternet neslinin 10 yıl içinde ağırlıklı olarak genel tarifinin "Özü sözü bir insanlar topluluğu" olacak diye umut ediyorum. Gelişen dünyada kimsenin kimseye kül yutturma şansı kalmayacak. Mevlana'nın temennisi modern çağın gerekliliği olacak.

Hala bize paslı çay bardaklarını kristal sürahi diye kakalamaya çalışanlar var.  Onlarda çay bardakları ellerinde kırılıp,ellerini kanatınca doğruyu anlayacaklar,ümit ederim iş işten geçmemiş olsun.