Çanakkale Belediyesi tarafından bu yıl 54.’üncüsü düzenlenecek olan Uluslararası Troia Festivali 9 Ağustos tarihinde başlayacak. Sinop’un onur konuğu il olarak katılacağı festivalde Sinoplu fotoğraf sanatçısı Volkan Atılgan’ın Nükleere karşı hazırladığı fotoğraf sergisi yer alacak. Festivalde ayrıca Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman Türkiye’deki Enerji Politikalarının Ekonomiye Etkileri hakkında bir sunum yapacak. 11 Ağustos tarihinde gerçekleştirilecek söyleşi öncesinde değerlendirmelerde bulunan Sinoplu Profesör Aziz Konukman, söyleşide Türkiye için önemli bir konu olan enerji ihtiyacı ve bu ihtiyacı karşılamada tercih edilen yolları tartışacaklarını söyledi. Konukman; “Biliyorsunuz Çanakkale’de termik santraller yapılıyor ve buna ciddi bir tepki de var. Çanakkale Belediyesi de bu konu ile alakalı bir sempozyum düzenliyor. Bizleri de buraya konuşmacı olarak davet ettiler. Burada ben Türkiye’nin enerji politikalarının neler olduğunu anlatacağım. Bakın Türkiye’nin bir enerji ihtiyacının olduğu bir gerçek. Sanayileşen her toplum mutlaka enerji kullanır. Ancak burada doğru olan optimal bileşim. Enerjinin her türü prensip olarak itiraz edebileceğimiz bir şey değil. ancak burada en uygun olanlarını tercih edeceğiz. Türkiye’de yapılan araştırmalara baktığımızda bu ülkenin şartlarına en uygun enerji türleri çıkmış durumda. Rüzgar var, güneş var, yani inanılmaz zengin kaynaklarımız var aslında. Türkiye enerji potansiyeli bakımından oldukça zengin bir ülke. Burada böyle bir zenginlik varken nükleere başvurmak termiğe başvurmak çok da mantıklı değil. Üstelik termik santrallerin ithal kömürle çalışmasını sağlamak ülkenin kalkınmasına vurulacak en büyük darbe” dedi. 

TÜRKİYE ARTAN ENERJİ TALEBİNİ YERLİ KAYNAKLARLA KARŞILAMADA BAŞARILI OLAMADI
Makine Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan Türkiye Enerji Görünümü Raporları 2016 verilerini örnek gösteren Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, raporda Türkiye’nin artan enerji talebini yerli kaynaklarla karşılamada başarılı olamadığının açıkça belirtildiğini söyledi. Konukman; “Makine Mühendisleri Odası Enerji Çalıma Grubu Üyesi Şahende Yılmaz tarafından hazırlanan bir raporda diyor ki; Türkiye artan enerji talebini yerli kaynaklarla karşılamada başarılı olamadı. Oysa asıl olan nedir? Eğer bir ihtiyaç varsa bunu karşılamada birinci önceliğimiz kendi imkanlarımız olmasıdır. Ulusal kalkınma dediğimiz şeyin temel prensibi budur. Aynı raporda ayrıca dışa bağımlılığımızı gözler önüne seren bazı rakamlar var. Bakın 2012 yılında enerji hammadde ithalatına ödenen rakam tüm ithalatın yüzde 23’üne ve 60 milyar dolara ulaşmıştır. 2013 ve 2014 yıllarında ekonomideki durgunluğun etkisi ile enerji ithalatı biraz gerilemiş ve 2014 yılında 54.9 milyar dolar ile ithalatın toplam 22.7’sine ulaşmıştır. Nerden baksanız toplam ithalat rakamımızın dörtte birini enerji türlerine harcıyoruz. Enerji politikalarımızı düzeltecek, enerjiyi üretecek olan kamu kuruluşlarının hepsi özelleştirildi. Bir plan program olması gerekirken hepsi bir kenara atıldı. İşte bizim enerjide geldiğimiz durum bu. 

ULUSAL KAYNAKLARA GERİ DÖNMEMİZ LAZIM
Türkiye’nin kalkınması için ulusal kaynaklara dönüş yapılması gerektiğinin altını çizen Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, aksi taktirde Türkiye’nin yabancı kaynaklarla kalkınmasının mümkün olamayacağını belirtti. Konukman; “Bakın bizim ulusal kaynaklara geri dönmemiz lazım. Cumhuriyetin kadroları neden dışa bağımlı bir ekonomiye karşı çıktılar? Onlar ne yaptılar? Burada birçok yerli üretimi desteklediler. 1934 yılında sanayi planı ile muazzam bir sanayileşme hareketi başlattılar. Böyle bir ülke şimdi gelecek, tamamen yabancıların ürettiği enerji girdilerini ülkede kullanacak, ithal edecek, yerli enerji üretim tesisleri gelişemeyecek, ithal enerjiye bağımlı bir ekonomi ile sanayisini kalkındıracak, ekonomisini kalkındıracak. Bu kesinlikle mümkün değildir” diye konuştu.

DOĞAL KAYNAKLARIMIZA DAYALI BİR ENERJİ POLİTİKASI ÜRETMEMİZ LAZIM
Mevcut enerji politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, vakit kaybetmeden doğal kaynaklarımıza dayalı bir enerji politikası üretilmesi gerektiğini ifade etti. Konukman; “Biz diyoruz ki; bu piyasacı mantığa son verilmeli. Enerji gibi önemli bir alanı piyasaya bırakmak doğru bir yaklaşım değildir. Biz ne yapacağız? Doğal kaynaklarımıza dayalı bir enerji politikası üretmemiz lazım. Bakın rüzgarımız var, güneşimiz var. Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından son derece zengin bir ülkedeyiz. Şimdi böyle bir durumda biz ısrarla termik yapacağız, nükleer yapacağız dersek bu Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alınması anlamına gelir. Biz fayda maliyet analizleri yaparız. Bir enerjinin ülke için iyi bir enerji türü olup olmadığını bu analizlerimizin sonucunda belirleriz. Şimdi nükleer ile elektrik üretiliyor. Çok doğru, muazzam bir toplumsal yararı var. Peki acaba unun maliyetleri söz konusu mu? Öncelikle burada üretimde zenginleştirilmiş uranyum kullanıyorsun. Peki uranyumumuz var mı? Yok. Burada üretim yaptın diyelim, burada bir takım maddeler açığa çıkacak. Bu maddelerin hepsi doğada büyük bir kirliliğe neden olabiliyor. Bu atıkları muhafaza etmek lazım. Bunu gömseniz yok olması bir yıl sürüyor. Yani doğaya vereceği zarar bin yıl sürecek. Bunun depolama maliyeti para ile ölçülemez. Bu durumda maliyetler ölçülemeyecek derecede yüksek ama yararlar sınırlı oluyor. Sosyal faydaları sosyal maliyetin çok çok gerisinde kalan bir durum oluyor. Dolayısıyla fizibilite sonuçları toplumsal açıdan bu tür bir enerji çeşidinin fizibil olmadığını gösteriyor. Tüm bunların yanında nükleerde bir soğutma işlemi gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bunun içinde denizden faydalanılıyor. Bu soğutma sırasında balıkların en büyük yiyeceği olan planktonlar yok oluyor. Böylelikle de balıkçılık olumsuz bir şekilde etkileniyor. Bakın bunu ölçülemeyen değerlerde maliyetleri var. Ama faydaları ölçülebilir. Sonuç; faydaları kat ve kat aşan bir maliyet. Üstelik bu maliyetlerin büyük bir kısmını gelecek nesiller ödeyecek. 

Nükleerde durum bu. Peki termik santrallerde analiz nedir? Burada da ithal kömür kullanılıyor. Bizim yerli rezervlerimizin hiçbir şekilde değerlendirilme imkanı olmuyor. Aslında kime katkı yapıyoruz?  İthal ettiğiniz kömürün ülkelerine. Kimin istihdamına katkı yapmış oluyorsunuz? Bu kömürü çıkaran ülkelerin istihdamına. Tabi döviz rezervlerimizin önemli bir kısmı da yine dışarıya gidiyor. Toplumsal açıdan da oldukça zararlı bir alan. Çünkü çevre kirleniyor, karbondioksit salınım oranları olağan üstü oranlarda. Atmosferi zehirlediği için küresel ısınmaya neden oluyor. Dolayısıyla ticari olarak karlı görülebilecek bir enerji üretimi, toplumsal açıdan müthiş bir maliyet ve yine toplumsal açıdan hiçbir şekilde fizibil olmayan sonuçlar doğuruyor. İşte Çanakkale Belediyesi tarafından düzenlenecek programda ben bu tehlikelere dikkat çekmeye çalışacağım” dedi. 

 
Editör: Vitrin Haber