Tarih boyunca dünyada bazı insanlar engelli doğar. Diğerleri de bir hastalık veya yaralanma, yahut yaşlanma sonucu bir tür engelli olurlar.

Bu da demek oluyor ki, dünyada yaşayan herkes şu veya bu şekilde doğrudan ya da dolaylı olarak bir çeşit engellilikle karşı karşıyadır.

Engellilik, hayatın bazı noktalarında herkesin yaşamını bir şekilde etkileyecektir.

Engellilik insan olma halinin bir parçasıdır. Anlaşılmaz gibi görülen bu realite, toplum tarafından kabul gördüğü zaman hayatımızda çoğu şeyin kendiliğinden değiştiğini fark edeceğiz.

Kurum ve kuruluşların toplumda farkındalık oluşturma, entegre etme, adaptasyon gibi eğitim programları hazırlamasına ihtiyaç duyulmayacaktır.

Engelli bir birey için en önemli zorluk, toplum içerisinde kendisine “engelli bir kişi” olarak basmakalıp bir anlayışla bakılması ve o şekilde kabul edilmesidir. Sevindirici olan da, özel becerileri ve üstün yetenekleriyle sade “bir birey” olarak toplum içerisinde kabul görülmeleridir.

Dünya Engellilik Raporu'na göre, dünyada 1 milyardan fazla insan bir tür engellilik ile yaşıyor. Diğer bir deyişle dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15'i bir tür engellilik ile yaşamını sürdürüyor.

Pek çoğumuzun dikkatini çekmeyen bu insanlar bugün dünyanın en büyük azınlık grubunu oluşturuyor. İlave bilgi olarak şunu da açıklamakta fayda var: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne kayıtlı (OECD) ülkelerin çoğunda, kadınların erkeklere göre engellilik oranı daha yüksek seviyededir.

15 yaş ve üzerinde kişiler arasında engellilik ile yaşamak durumunda olan kişi sayısını, Dünya Sağlık Araştırması 785 milyon olarak belirtirken, Küresel Hastalık Yükü çalışması, bu sayıyı yaklaşık 975 milyon olarak ifade ediyor.

Dünya Sağlık Araştırması bu kişiler arasından 110 milyon kişinin işlevlerini yerine getirme konusunda çok ciddi zorluklar yaşadığını tahmin ediyor. Küresel Sağlık Yükü çalışması, 0-14 yaş arası çocuk engelliliğinin ise, 13 milyonu ''şiddetli engellilik'' olmak üzere 95 milyon seviyesinde olduğunu belirtiyor.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Sosyal Güvenlik İdaresi raporları 20 yaşındaki işçilerden % 33’ünün emeklilik yaşına gelmeden birer engelli hale geleceğini işaret etmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı bu veriler, 1970’lerde yüzde 10 civarındaydı. Geçen süre zarfında bu denli artışın başlıca sebepleri arasında nüfusun yaşlanması, kalp, damar ve kan dolaşımı sistemlerindeki ileri düzeydeki rahatsızlıklar, kanser, diyabet, akıl hastalıkları gibi kronik hastalıkların yaygınlaşması yer alıyor.

Bunların yanı sıra, artışın bir kısmı, ölçüm tekniklerinin gelişmesi nedeniyle tespit edilen vaka sayısının çoğalmasıyla da açıklanıyor.

Engelli sayısının artışında önemli etkenlerden bir diğeri de dünyada bitmeyen savaşlar ve terör eylemleridir. Silahlı çatışmalar, patlatılan mayınlar ve atılan bombalar nedeniyle her yıl binlerce sivil yaralanmakta, tedavilerinin sonrasında bir tür engelli kalmaktadırlar.

Devletlerarasındaki silahlı çatışma, adı bir türlü konulmayan savaşlar, pek çok ülkede var olan buhranlar, toplumlardaki kargaşa ortamı ve şiddet sona ermedikçe, dünya nüfusundaki yaşlanma hız kesmedikçe, HIV/AIDS, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi hastalıklara ilave olarak yeni kronik sağlık sorunları zuhur ettikçe, bu rakamın daha da artacağı beklenmektedir.