Günlerdir kamuoyunda dersanelerin kapatılmasıyla ilgili bir tartışma derinden, dozunu artırarak ve ilgi alanını genişleterek alabildiğine devam ediyor. Toplumun bütün katmanlarına sirayet etmiş, uzun yıllara dayanan dostlukları, beraberlikleri zedelercesine, akla ziyan  bir hal alarak almış başını gidiyor.

   Bu tartışmanın seçim ve seçimler sürecinin tam da arifesine denk getirilmesini  hiçbir aklı selim sahibi anlayabilmiş değil. Özellikle de tartışmanın bir cemaat üzerinden yapılması, dersane sektörü içerisinde yüzde onbeşlik bir paya sahip olan hizmet grubuna bütün dersanelerin hamisi ve sahibi havası verilerek mevcut hükümetle b ir çatışma,bir didişme içerisine sokulmaya çalışılmasını da mahşeri  vijdan ve akli selim anlamış ve kabüllenmiş değil.

   Şunu da baştan peşinen belirtmem gerekir. Çok ta vakıf olmadığım bir konuda fikir beyan etmeye gayret ediyorum. Bu cedelleşmede yan, taraf, karşı taraf olmam da haddim değil. Şu kadarını söyleyebilirim. Dersaneler bir ihtiyaçtan doğmuştur. Eğitim ve eğitmen  sisteminin kalitesi yükseltilir, sınıf mevcutları yeni derslik ilaveleriyle gelişmiş ülke mevcutları düzeyine getirilir, memleket sathındaki  bütün okullar araç gereç yönünden çağın gereklerine uygun donatılır vs. Okullardaki kalite düzeyi yükseldikçe dersanelere ihtiyaç kalmaz, kendiliğinden kapanır. Kanun gücüyle, zorlamayla kapısına kilit vurulur, fakat yok edilemez. Legal olan bu yerler illegal hale gelir. Kapı arkalarına, merdiven altlarına, dehlizlere saklanır gizli gizli el altından sınırlı da olsa varlığını devam ettirirler. Bunda hepimiz hem fikiriz.

   Herkes kendi açısından haklı olduğunu beyan ediyor. Gerçekte de bu konunun paşdaşlarının zaviyesinden bakıldığında herkezin haklılık payı görülüyor. Bir bozuk düzen var, ona göre yapılar oluşmuş, bir kısmımız bu bozuk yapının bir kenarından sıkı sıkıya yapışıp  onu değişemez, değiştirilemez olduğunu savunuyoruz, diğer bir kısmımız bu bozuk yapının bir kısmını dönüştürürsek  her şey güllük gülistanlık olur, her şey yoluna girer zannediyoruz.

   Şimdi hükümet dersaneleri kanun zoruyla kapatarak bu kötü sistemi ne kadar islah edebileceğini bilen yok. Dersanelerin açık kalmasını savunanlar bu bozuk düzenin ne zamana kadar devam edeceğini, hangi aşamadan sonra  desteğe ihtiyaç duyulmayan çağdaş eğitim sistemine geçebilirize kafa yoran yok.

Günlerdir tartışılan dersaneler konusu tabi sınırlarını aşıp ayrıştırmaya yol açıyor. Üzücü ve kaygı verici olan budur. Sulh ve salah yolunu bulamazsak bundan herkes zarar görecek.

   Yıllar var ki aynı baskılara maruz kalmış, aynı acıları yaşamış,aynı yöne yürüyen bir ve beraber olan insanlar arasına fikir ayrılığı düştüğü zaman kutuplaşma akıl ve mantık sınırlarını zorluyor. O zaman hayatı, bu kutuplaşmada sizin yanınızda beraber olanlarla beraber ve olmayanlara karşı yaşamaya başlıyorsunuz.

   Frakında olmadan saflar değişiyor düne kadar sizinle olanlar ötelenmiş. Size karşı eylem ve söylemde bulunanlar yanınızda yer almış,taraf olmuş. 2011 secimlerinde dersaneleri kaldıracaklarını vadeden muhalefet partileri şimdi mağduriyet ve fakirlik edebiyatına ram olmuş, bizimle taraf olmuşlar. Düne kadar iktidarı, Okyanus ötesinden icazet alıyor, Hoca efendinin sözünden çıkmıyor, yandaş iktidar diye suçlayanlar, dersaneler konusunda Oslo sürecinin devamı, Kandil’e verilen sözlerin gereğini yapıyorlar efendim diye tempo tutturmuşlar. Gayri ihtiyari bizde aynı yakışıksız ithamlarla birbirimizi suçluyoruz.

Dersaneler konusu bir hizmet grubunun özel olarak ilgilendiği bir alan olsa bile, sakin olmak zorundayız. Dersaneler kutsal mekanlar değildir; bir ihtiyacın eseridir. Kazara kapatılırsa dünyanın sonu değildir. Hizmet erlerinin bu millete hizmet edebileceği alanlar ve bir çok kurumları elan mevçuttur.

    Ben kişisel olarak,kanun zoruyla dersane kapatılmasını onaylamıyorum, bunu uygulanabilirde bulmuyorum. İktidar cenahından halkın sesine kulak tıkamamasını, paydaşların mağdur olmayacağı orta bir yolun bulanabileceği ümidini muhafaza ediyorum.

    Bence herkes eline , koluna, gözüne , kulağına,kalbine , kalemine sahip olmalı, bunu söylersem, böyle yapılırsa, “karşı taraf”diye vurulan her darbenin kendi eline koluna indiğini farketmesidir.Herkesin aklını başına toplayarak ortak bünye duyarlılığını elden bırakmamalıdır. Bizi toptan bir kaşık suda yok etmek isteyenlerle özellikle de hizmet camiasını söylem birliği içerisinde olması  işin en can alıcı boyutudur.

   Hala anlamacakmısınız, birileri saf tutmuş avuçlarını ovuşturuyor;  içten yıkıldılar, birbirine düştüler , böylece iktidarımızın yolunu açtılar diyerek havalara zıplıyorlar. İşler iyiye gitmiyor haberiniz olsun.