Taşların, toprakların, yakıtların, hatta ağaçların bile ayrı ayrı birer değeri var. Her fert bu değeri bilemez. Alanında ehliyet kazanmış birimlerde çalışanlar ancak bu değerleri ifade edebilirler.

Sokaktaki vatandaşa aynı renk, gram ve tasarımda iki altın bilezik gösterseniz ve hangisinin değerli olduğunu sorsanız, bilemeyebilir. Çünkü işin ehli değildir. Ama birinin 18 ayar, diğerinin 22 ayar olduğunu söylerseniz ve ikisinden birini tercih etmesini isterseniz, eminim tercihi 22 ayar olan bilezik olacaktır.  Sebebi ise gayet açık ve nettir: Altın bileziğin 22 ayarı, 18 ayardan daha çok makbul olmasıdır.

Yer altı ve yer üstü madenler kadar canlıların da değerleri farklıdır.  Ayarı yüksek olan altın bileziğin daha çok değerli olduğu gibi, yaratılmış varlıklardan insanların da milli, manevi, kültürel değerlere fazla sahip olanı makbuldür. Makbul olan insan toplum içerisinde değerleriyle birlikte hayatını sürdürür.

Değerlerimiz; sözlerimizi, davranışlarımızı, olaylar karşısında duruşumuzu, çevreyle olan ilişkilerimizi ve iletişimimizi çoğu kere dengeler ve belli bir seviyede tutar.

Memlekette her gün neler oluyor neler? Değerlerimiz bir bir yok oluyor. Üzülerek ifade ediyorum ki; değerler yok oldukça toplumumuzda beşeri ilişkiler de seviye düşüklüğü yaşanıyor.

Son yıllarda bazıları kendi işine geleni örnek gösterip diğer insanların beşeri ilişkilerine not veriyor. Çevresinde olup biten olaylara geniş açıdan bakmasını bilmeyenler, içine düştükleri durumun seviyesini ölçemezler.

İnsani değerlerin yozlaştığı, ilişkilerin çıkara dayalı olduğu, insanların birbirine temkinle yaklaştığı günümüzde düzgün karakterli ve önemli değerlere haiz insanlar aranır oldu.

Düzgün karakterli, erdemli, ahlaklı, doğru olanlar bu durumdan tedirgin.

Bu olumsuz gidişatı görmezden gelerek kendi mahallenizin fertlerini mazur görüp, diğer mahallenin insanlarını ötekileştirmekte neyin nesi?

İnsanlarımızı ötekileştirerek yalnızlığa itmeye, suçlamaya düpedüz adaletsiz davranmak derler ki; zaten seviye düşüklüğü de işte tam burada başlıyor.

Çoğu şey gücü elinde tutan kişilerin belirlediği konjonktüre bağlı olarak bazı bireylerin keyfine bırakılıyor. Ne kadar yanlış! Oysa gücün yitirilmesiyle birlikte o normlarda geçerliliğini ve yaptırım gücünü kaybediyor.

Küreselleşen güçlü dünya giderek bireyleri, aile ve büyük toplumun ortak alanından ayırarak bencil değerlere indirgeyen sanal bir yaşantıyı insanlarımıza dayatmaktadır.

Görselliğin hakim olduğu bu gösteri toplumu her yanı ayrık otları gibi sarmaktadır. Çoğu aile elektronikleşerek sarsılmış, toplum sanallaşarak sıradanlaşmış ve değerler işlevlerini kaybetme kertisine varmıştır. Bireyselleşmiş dünyada hiçbir şeyin tanımı ve sınırı yok.

Başka bir anlatımla, kurallar geçerliliğini yitirmiş ve herkes tarafından benimsenecek yeni kurallar da bir türlü oluşturulamamaktadır.

Belirsizlik her yanı sarmış, bireyleri toplumun bütününe bağlayan bağlar bir bir koparılmıştır. Herkes küçük dünyalarında ve sanal ortamda kendisi için, kendisi tarafından ve kendisine göre bir dünya inşa etmeye koyulmuştur.

Toplumdan kopuk olarak yaşayanlar, halkla kaynaşmış, bütünleşmiş kişilere insanlık dersi veremezler.

İnsanların eğitim ve kültür seviyesine göre hareket etmeyenler, halkın seviyesine inmeyi zül olarak görürler.

İnsanlarımız gelir seviyesi düşük olanlardan değil, değeri düşük kişilerden uzak durmalıdır.

Değeri düşük olan kişiler seviyelerini kolay kolay yükseltemezler.

Halkın seviyesine inmeyi düşüklük olarak gören zihniyete şaşmak lazım.

Bu haftaki yazımızı şu alıntı sözle kemale erdirelim: “Bilgi, büyük adamı alçak gönüllü yapar, normal adamı şaşırtır, küçük adamı kibirlendirir.”