Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santrale tepki gösteren Sinop Nükleer Karşıtı Platform (NKP) yönetimi bir basın açıklaması yaptı. NKP Dönem Sözcüsü Zeki Karataş tarafından yapılan açıklamada, Sinop’ta yapılan araştırmaya göre Sinop halkının yüzde 80’inin nükleer santral istemediği aktarıldı. Sinop’ta kurulacak nükleer santralle birlikte Sinop’un gelişeceğini belirten Rektör Bircan’a da göndermede bulunulan açıklamada, Sinop’un gelişimi için nükleere ihtiyaç olmadığı belirtildi.

Son günlerde hem Sinop, hem de Türkiye’de bir trajedi yaşandığın belirten Sinop Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Dönem Sözcüsü Zeki Karataş, bu trajediyi yaşatanların bir gün yargı önünde mutlaka hesap vereceklerini söyledi. Karataş; “Bir yanda 1990 yılından bu yana eğitim, kültür ve turizm şehri olmak için vizyonunu belirleyen Sinop Halkı; diğer yanda bu temaları işlemek bir yana, Sinop’un ve Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atan mahalli yönetim güruhu ve dahası ülkemize gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. Bu süreçte Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca Akkuyu Nükleer Santralı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu`na alelacele onay verilmesi, ÇED sürecinin ne kadar göstermelik yürütüldüğünün açık bir işaretidir. Dünya ve ülkemiz, siyasal iktidarların, bakanlık yöneticileri ve bürokratların, birbirlerine jest yapacakları ya da pazarlayacakları alanlar değildir. AKP iktidarı ve yöneticileri ile ÇED raporuna onay veren komisyon üyeleri, tarih önünde yargılanarak hesap vereceklerdir” dedi. 

Türkiye’de her türlü katliam doğallaştırıldı
Türkiye’de talan ve vurguna dayalı ekonomik bir düzen oluşturulduğunu söyleyen Karataş; “Bu düzen öylesine yerleştirilmiştir ki, her türlü adaletsizlik, tahribat ve katliam doğallaştırılmıştır. Siyasal iktidar giderek pervasızlaşmakta, Akkuyu`nun Rusya`ya peşkeş çekilmesi sürecinin bir adımı olan ÇED raporu onayının Putin’in Türkiye`ye gelişine dakikalar kala çıkarılmasından utanç duymadığı gibi, tam tersine sürecin işlemesiyle övünebilmektedir. Siyasal iktidar "rant" gözlükleriyle baktığı ülkemizin yaşam alanlarını, sürekli yalpalayan uluslararası ve ekonomi politikalarında satış malzemesi olarak sunmakta böylelikle, günü kurtarmaya ve kendi koltuğunu korumaya çalışmaktadır. Putin`in Türkiye`ye gelmesine dakikalar kala Akkuyu`nun Rusya`ya peşkeş çekilmesi sürecinde, sürece ilişkin binlerce itiraz dilekçesine rağmen bu itirazları yok sayıp ÇED raporuna onay veren AKP Hükümeti, mükâfatını hemen alıyor! 1 Ocak 2015’de doğal gaz yüzde 6 ucuzlayacak. Ancak, bu indirim halka yansımayacak!” diye konuştu.

Yaşanan Kazalardan ders çıkarmalıyız
Tüm dünyada yaşanan irili ufaklı nükleer santral kazalarının yanı sıra çok büyük nükleer santral felaketlerinin Çernobil ve Fukuşima’nın, insanlığa önemli dersler sunduğunu vurgulayan NKP Dönem Sözcüsü Zeki Karataş;  “Geçtiğimiz haftalarda artarda 2 önemli nükleer kaza daha yaşanmıştır. 1 Aralık 2014 tarihinde Belçika’da 1000 Megavat Kurulu güce sahip Tihange3 Reaktörünün, trafosunda çıkan yangın nedeniyle devre dışı bırakıldığı açıklanmıştır. Yine Belçika`da Doel-3 ve Tihange-2 Reaktörleri güvenlik zafiyeti oluşturan çatlaklar nedeniyle, Haziran 2012’den beri devre dışı tutulmaktadır. Bu iki reaktörün durumu belirsizliğini korurken, Doel-4 Reaktörü de Ağustos ayı başında sabotaj sonucu oluşan yağ sızıntısı nedeniyle, faaliyetini durdurmuştur. Tihange-3 Reaktöründeki yangından 3 gün sonra Avrupa`nın en büyük, dünyanın 5. büyük nükleer santralı olan Ukrayna`daki Zaporozhye Santralı`nın 6000 megavatlık 6 reaktörden birinin 28 Kasım 2014 tarihinde yaşanan kaza nedeniyle devre dışı bırakıldığı, beş günlük bir gecikmeyle açıklandı. Tüm bunlar, "güvenlik kültürünün çok yüksek olmasının" dahi işe yaramadığını gösteren, nükleer riskleri ortaya koymaktadır. Yani yerel ve bölgesel anlamda ciddi nükleer felaketler yaşanmaktadır. 2011 yılı gibi çok yakın bir geçmişte yaşadığımız Fukuşima Felaketi, ülkeleri, yeni nükleer santral kurulumundan vazgeçip, var olanları dahi kapatma yönünde atılım içine sokmuş olmasına rağmen, ülkemiz doludizgin bir aymazlığın içinde yol almakta olup, bu yolun çıkışı yoktur. Ne yazık ki memleketimiz bir yanda ormanlarımız, bir yanda işçi kıyımlarıyla dünya gündeminde yer alırken, toplu katliamlarla adını tarihe yazdıracak bir macera içine nükleer rüzgârıyla savrulmaktadır. 

Bugün Avrupa’dan çok daha yüksek fiyatla Rusya’dan satın aldığımız doğalgazda, olası indirimler karşılığında nükleer santrala ÇED onayı verecek kadar basiretli olan yöneticilerimiz, yarın Rusya`nın hem doğalgaz hem de nükleer santral ile birlikte çok daha eli güçlenmiş bir taraf olarak pazarlık masasında Türkiye`nin karşısına dikileceğini hesaplayamamaktadırlar. Aynı yolları Japonlar ve Fransızlar da Sinop/İnceburun Mevkiinde kurulması düşünülen santral için kullanacaklardır” dedi.

Sinop’un gelişmesi için nükleere ihtiyacı yok!
Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bircan’ın nükleer santralle ilgili basına yansıyan haberlerine de tepki gösteren NKP Dönem Sözcüsü Zeki Karataş, gelişimi için nükleer santral kurulmasına gerek olmadığını söyledi. Karataş; “Özellikle eğitim konusunda söz söyleme yetkisini kendinde gören üniversite yönetimi ve akademik grup var ki evlere şenlik. Sinop Üniversitesi Rektörün “Nükleer Enerji Mühendisliği” bölümü ve “Nükleer Teknoloji konusunda bir Yüksek Okul” açılacak söylemini basından öğreniyoruz. Yine görsel ve yazılı basından öğrendiğimiz kadarı ile Rektör “…Sinop’ta nükleer santral kurulacak, sanayi gelişecek...” diyerek gelecek yıl açılması düşünülen Mimarlık ve Mühendislik Fakültesine öğrenci davet etmektedir. Rektör devamında “… bu santrallerde çalışacak insanların hem 4, hem de 2 yıllık okullarımızda yetiştirilmesi mümkün olacaktır. Teknoloji sadece enerji değil… Nükleer teknoloji tıpta, sanayide, savunma sanayinde kullanılıyor” demektedir. Üniversitemizin Rektörüne hatırlatırız! Nükleer teknoloji için, silah sanayi için; nükleer santral kurmaya gerek yoktur. İsrail’de nükleer silah vardır, ama nükleer santral yoktur. Türkiye’de İstanbul/Çekmece’ de, tıpta kullanılan “Nükleer Tıp”a yetecek 1 MVA’lık reaktör bulunmakta ve bu reaktörde 1999 yılında meydana gelen 3. derecedeki bir kazayı bile önleyememiştir TAEK ve dolayısıyla Türkiye!” dedi.

Sinop halkının yüzde 80’i nükleer istemiyor
Yaptıkları araştırmaya göre Sinop Halkının yüzde 80’inin nükleer santral istemediğini söyleyen Karataş; “2011 yılında Fukuşima felaketinin ardından Greenpeace’in A&G Araştırma Şirketine yaptırdığı geniş çaplı araştırmaya göre, Türk Halkının yüzde 64’ü nükleer istemiyor, Türk Halkının yüzde 82’si bir nükleer santralin yakınında yaşamak istemiyor, Sinop Halkının yüzde 76’sı nükleere karşıdır. 
Sinop’ta bizim yaptığımız bir araştırmaya göre, Sinop Halkının yüzde 80’i nükleer santral istemiyor. Yine CNN Türk TV de yayınlanan “Yeşil Doğa” programında Sinop Nükleer santrali temalı bir program yapılmış ve program sunucusu Sinop pazar yerinde yaptığı araştırmada Sinop’un yüzde 90’ının Nükleer Santral istemediğini söylemiştir.  Nükleer santralin ömrü yaklaşık 40 yıl olmasına rağmen, çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlı etkiler yaklaşık 250 bin yıl devam etmektedir. Dört yıllığına seçilen bir hükümet, gelecek nesillerin hayatını etkileyecek bir projeye, insanlara sormadan karar veremez, vermemelidir” diye konuştu.

Yapılamaya çalışılan yanlışlıktan bir an evvel dönülmesi gerektiğini vurgulayan NKP Dönem Sözcüsü Zeki Karataş, yaptığı açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi; “Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca desteklenen Nükleer Mühendisler Derneği ile Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneğince düzenlenen Nükleer Santraller Zirve(a)si yapıldı. Sözde, “Gelişen ekonomimize bağlı olarak ihtiyaç duyulan enerji yoğunluğumuz, coğrafi konumumuz, enerjide dışa bağımlılığımız ve Ülkemizin önemli bir geçiş merkezi olmasından dolayı Türkiye, büyük enerji projeleri uygulamak zorundadır. Enerjide dışa bağımlılığımızın önlenmesi için yapılacak olan bu projeler, konunun uzmanları olan tüm tarafların bir araya gelmesini gerektirmektedir.” denilerek, sanki nükleer enerji, dışa bağımlı olmayan ucuz ve temiz enerji imiş gibi tanıtılarak, ilimiz ve ülkemiz kirli enerji atıklarının depolanacağı alana dönüştürmek isteniyor. Zirve(a)de yapılan açıklamaya göre, Akkuyu ve Sinop’ta yapılacak nükleer santrallerin maliyetinin 42 milyar dolar olduğu ve bu paranın yüzde 40’ının yerli sanayicilere aktarılmasının düşünüldüğünü söyleyerek “…yerli sanayiciler cıvata ve somun yapmayı öğreneceklerdir” gibi söylemlerle, ülkemiz sanayisini cıvata somun yapmasını dahi bilmeyen bir sektör olarak tanımlamaktadırlar.

Bizler biliyoruz ki nükleer santraller, belli bir kesime rant sağlanması için planlanmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Soma ve Ermenek maden felaketlerine götüren hataları, bugün nükleer santraller için yapıyor. Santralleri kurması planlanan şirketler, yatırım masraflarını elektrik satışından kazanacaklarından, kârını artırmak için yeterli güvenlik önlemlerini almayacaklardır. Bu durum bizleri çok endişelendiriyor. Nükleer endüstri, dünyanın neresinde olursun olsun güvenilir bir endüstri olmamasına rağmen, Türkiye’deki durum daha da ürkütücüdür.  Güvenlik ve denetim konusunda hiçbir deneyimi olmayan bizler, Soma’da ve Ermenek’te olduğu gibi.. Olası bir kaza durumunda sorumluluk Rusya ve Japonya’da olmayacaktır. Nasıl ki, ateş düştüğü yeri yakıyorsa, olası bir nükleer kazanın tüm insani ve ekonomik maliyetlerini de Türk Halkı olarak bizler göğüslemek zorunda kalacağız. İstanbul’da yapılan bu konferansın amacı, nükleer enerji için yatırım yapacak şirketlerin ilgisini arttırmak. Burası bir çeşit pazar yeri ve Türk Kamuoyu bu toplantıda yok. Türk Kamuoyunun yüzde 64’ünün, Sinop’un yüzde 80’inin “nükleer santrale ( kirli enerjiye) hayır” dediğini tekrar hatırlatma zamanıdır. Ne Sinop/İnceburun, ne Akkuyu ne de Türkiye’nin bir başka yerinin nükleer santrallerle ve dolayısıyla da radyasyonla kirletilmesine izin vermeyeceğiz.

Soma’da ve Ermenek’te yaşananları birlikte izliyor ve yaşıyoruz. Kömür madenlerinde yaşanan kazaları bile önleyemeyen siyasi iktidar, olası bir nükleer kazayı nasıl önleyecektir? Sadece bu nedenle bile, nükleer santral yapılamaz. Türkiye’de enerji sorunu yoktur, enerji yönetimi sorunu vardır.

Sinop Nükleer Karşıtı Platform 2. Olağan Kongresini 21 Kasım 2014 Cuma günü Sinop Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonunda yaparak, Yürütme Kurulunu yenilemiştir. Sinop’ta faaliyetlerini sürdüren Demokratik Kitle Örgütleri, Sendikalar, Dernekler ve Bireysel katılımcılardan oluşan Yürütme Kurulu ilk toplantısını 27 Kasım 2014’te yapmıştır. Genel Kurulda alınan karar gereği Örgütlenme, Hukuk, Halkı Bilinçlendirme ve Mali İşlerden Sorumlu olmak üzere 4 adet komisyon kurulmuş ve çalışmalara başlama startı verilmiştir. Ayrıca, halkın katılımını sağlamak ve çalışmaları daha geniş kitlelere yayabilmek için “NÜKLEERSİZ YAŞAM DERNEĞİ” adıyla bir derneğin kurulması kararlaştırılmıştır.

Editör: Vitrin Haber