‘Kelime’,  çocukluğumdan beri, üzerinde düşünüp de,  zihnimde demlenme sürecinin  bitmediği ender kavramlardan biridir. Eski çağdan beri ‘bilgi varlıkta ikamet eder’ görüşü hakimdir.Fakat kelime olarak ifade edilemeyen hiçbir şey de yokluğun yumurtasını çatlatamamıştır..Varlık hüviyetini, ancak isimle ifade edildikten sonra kazanabilir.Bu safha  varlık algımızla alakalıdır.Bundan bir adım ötesini yani eşyanın bizzat kendisini Rabbimiz nezdinde  kelimeler olarak algılıyorum.Bizler bilgisine ulaştığımız şeyleri isimlendirerek varlık alemine katarken, Rabbimiz ilminde olmasını istediklerini, eşya olarak açığa çıkarmaktadır.Yani varlığın bizzat kendisi  O’nun kelimesidir.(4/171,  3/45)Buradan ulaşmak istediğim anlamına katkı olacağanı düşünüp koymak istediğim ilk  şerh ‘Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir’ (2/179, 36/82) ayeti hakkındadır.Rabbimiz, kendi yaratış biçimini, bize bahşettiği isimlendirme  niteliği  üzerinden anlatmaktadır.Nasıl bizim bir an öncesine kadar henüz fark edemediğimiz, yok olan şeyi bulup isimlendirerek varediyorsak, Allah da olmasını istediği şeyi yaratış biçimini kelime üzerinden aktarmakta ve anlamamızı kolaylaştırmaktadır.

         Kadim kitabımız Kur-an’da  Ademin ilk yaratılışı itibariyle melekler nezdinde henüz bir saygınlığının olmadığını görüyoruz.(2/30)Ne zaman Adem’e Rabbi, eşyanın isimlerini öğretiyor, işte o zaman bütün melekler Ademe saygı ile eğiliyorlar.(2/34) Kuran, Ademe olan saygının  eşyanın isimlerini öğrenmesi ve zikretmesini müteakiben gerçekleştiğini haber verir. Bu aynı zamanda Adem’i zirve varlık yapan niteliğidir.O halde, Ademi insan yapan, diğer varlıklara üstün kılan ‘isimlendirme’ vasfını kaba,  literal bir okuma ile geçiştiremeyiz.Eğer insan olmayı edinmenin temel göstergesi anlamlandırma ise, anlam verebilmenin alet ve edevatı da kelimedir.Eşyayı varlık alemine kazandırma, kelime ile gerçekleşirken, bilgiye de kelimeden hareketle ulaşabiliriz.Bilgi nasıl varlığın rahminde ikamet ediyorsa, kelime de  bilgiyi varlığın diğer ucunda olan bizlere transfer etmektedir.Bir başka zaviyeden, aklı, ‘Kelimeyi’  konuşulduğunda uçup giden boş şeyler olarak algılayan bir toplum olmamızın oranı ne ise,  düşünce sürecini tamamlayıp  kelimenin derinliklerinden bilgiyi taşıyan, pozitif ilimlere çerçeve çizecek kuvvemizin oranı da odur.’Aklı kullanma’ eylemini,  akıl kelimeler üzerinden gerçekleştirir.Daha açık bir ifade ile akıl kelimesiz düşünce üretemez.Düşüncenin vazgeçilmez materyali ‘kelime’dir.Varlık, bir nevi sensörlerimizle ulaşılıp kelime ile bilgi dünyamıza taşınırken, tersine kelimelerden hareketle tekrar varlıktaki farklılıklara erişip yeni bilgiler elde edebiliriz.Yine kelimeler üzerinde yapacağamız etimolojik çalışmalar ile  Ademden beri süregelen bilgi’nin arkeolojisinden mücevherler devşirebiliriz.Bu bağlamda dikkat çektiğimiz tema,   içinde yaşadığımız toplumda  ‘düşünmeyi öğretmek’ten dem vurulurken, düşünmenin nasıl gerçekleşeceğine,  düşünce  sürecinin nasıl tamamlanacağana dair fikir verebilir.

      Kelimeler, bizi insan yapan, bulunduğumuz konumda zirveye taşıyan, insanlığımızı içinde muhafaza eden sır küpümüzdür.

     Kelimeler, kimselere açamadığımız halimizi, bize açan, yüreğimizde ruh olan, hayat menbaadır.

     Kelimeler, Rabbimizin bizi muhatab kılarak tenezzül ettiği, varlığımızın  temelini döşediği  mana mimarıdır.

      Kelimelerini  yitiren toplumlar, muhafaza edecek hiçbir şeyi kalmayan toplumlardır.